Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Kakuleli Yeşil Çay
Kakuleli Yeşil Çay
@kakuleliyesilcay
instagram.com/kakuleli_yesil_...
facebook.com/profile.php?id=...
Okumak zekayı kibarlaştırır / Cemil Meriç
80 okur puanı
Temmuz 2015 tarihinde katıldı
1894 yılında yazılmış dilinize ise ilk defa 1926 yılında çevrilmiş olmasına rağmen insana dair harika tespitleriyle geçerliliğini kaybetmemiş bir kitap.
Cemil Meriç'in "Disiplin içinde çalışmayı bu kitaptan öğrendim." diye tarif etmesi, Ali Fuat Başgil'in daha genç yaşlarında eline geçmediği için hayıflandığını belirtmesi kitabı bizim için daha merak uyandırıcı bir hale getiriyor.
Bir şeylere başlamak isteyip de bir türlü başlayacak gücü kendinde bulamadığını söyleyen, başladığı işi hevesi kırılıp yarım bıraktıktığını düşünen herkese tavsiye ediyorum.
1941'de Filistin'in Akka şehrinin Berve köyünde doğan Arap şiirinin önemli isimlerinden Mahmut Derviş, henüz 7 yaşındayken işgal edilen köyünü terk edip Güney Lübnan'a mülteci olarak yerleşti. Savaşın şiddeti durulunca geri dönen Derviş, doğduğu köyün yok edildiğini gördü. Başka bir köye göç etmek zorunda kaldı. Ama bu defa da "ülkeye kaçak yollardan girdiği" gerekçesiyle ikamet verilmeyince kendi ülkesinde mülteci durumuna düştü.
Onun başına gelenler BM Taksim Kararı sonrası Filistin halkının çoğunluğunu kapsayan bir durum haline geldi. Bir halkın yarıdan fazlası başka ülkelerde ve kendi ülkesinde mülteci olarak yaşamak zorunda kaldı. Dünyanın gözü önünde, dünyanın sessizliği içinde...
Bu kitapta Mahmud Derviş'in samimi açıklamaları, düşünceleri yer alıyor.
Kitap aslında bir yüksek lisans tezidir.
İlk bakışta kendi ismiyle çelişiyor gibi gözükebilir. Çünkü, Yahudilerin kendi medya gruplarının da desteği ile, Siyonizm ve Yahudilik aynı şeymiş gibi algılansın isteniyor. İsrail terör devleti de 'Siyonizm, yahudiğilin koruyucusudur' algısı oluşturmak istiyor. Oysa Siyonizm fikri ilk ortaya atıldığında en büyük tepkiyi yine Yahudilerden görmüştü.
Yahudilik bir din iken Siyonizm, seküler bir mantıkdan beslenir. Bu kitap okunduktan sonra, dışarıdan birlikmiş gibi gözüken Yahudilerin kendi içlerindeki görüş farklılıkları daha net anlaşılacaktır.
Okur Takip Önerileri
Çocukluğumun romanı... İlk şuurlu okumam mıydı, ilk okuduğum roman mıydı, yoksa kitap okuma zevkini ilk keşfettiğim roman mıydı? Yoksa sadece etkilendiğim için mi aklımda kaldı? Hatırlamıyorum.... Ama belleğimde bir 'ilk' olarak yer edinmiş.
Çocukken kitap okumayı sever, ama okuyacak kitap bulamazdık. Evdeki ciltli külliyatlar da ilgimizi çekmezdi. Çocuktuk, o kitapların çok kıymetli olduğunu büyüyünce farkettim. Şimdiki gibi renkli süslü kitaplar nerde bulalım, hangi parayla alalım? Cin Ali serisini bile biri vermişti ikinci el. Defalarca okur, sonra üstüste dizip gururla seyreder, bir kaç gün sonra başa döner tekrar okurdum. Babama 'biz okumak istiyoruz, sen bize kitap almıyorsun' diye sitem ederdik. O da ikinci el kitaplar almıştı bize. İkinci el diyorum ama belki onuncu eldir o kitaplar... Biz hepsini okuduktan sonra da kiloyla satardı onları, kağıt niyetine...
İşte bu eser böyle bir zamanda okuduğum bir romanımdı. Sürükleyici ve gerçeklik payı da olduğu için çok etkileyici gelmişti bana.
Seneler sonra aklıma gelip de burada görünce, baktım tek bir inceleme bile yapılmamış. Vefa borcum olsun, ben yazayım bari.
Eseri herkese özellikle gençlere tavsiye ederim. İçinizdeki vatan sevgisini ateşleyecek, Kıbrıs Türklerine yapılan zulümleri araştırmaya sevk edecektir sizi.
Beyaz bir Amerikan askerinin kızılderililer ile olan macerasını anlatan, sürükleyici bir eser. Amerika'nın keşfi ve ilk kolonilerden sonra, bugün üzerinden epey zaman geçtiği için Amerikalı deyince aklımıza Kızılderililer gelmez. Ama bence, gerçek Amerikanlar aslında onlardır.
Yerel halk üzerinde 'beyaz adam' diye bir kavram oluşturdular. Yoksa bir Afrikalı, bir Asyalı, bir Aborjin ya da bir Kızılderili için farklı bir kavim ile tanışmak sadece çeşitlilik olarak kalacaktı. Fakat yaptıkları zulümlerle zihinlerden çıkmayan 'beyaz adamlar' dünyada, çıkarları için kana bulamadıkları tek bir coğrafya bırakmadılar.
Sömürge zihniyetini dünyada her kıtaya uygulayan Batılı devletlerin 72 milyon kızılderiliyi katlettiği söyleniyor. Bugün vatan diye üzerinde yaşadıkları toprakları katliamla elde eden insancıklar, dünya ile alay eder gibi 'insan hakları, demokrasi' gibi kavramların savunucusu rolünü oynuyor. Hoş, bu kavramları bile yeni sömürgelerinin bahanesi olarak kullanıyorlar.
İşte bu kitapta, o ilk kolonilerin kurulduğu zamanlara gidiyorsunuz.
Dünyanın ne hale geleceğini bildiğiniz bir dönemden bu kitabı okuduğunuz için içiniz daha da bir acıyor.
Filmini izlemediyseniz ve izlemeyi düşünüyorsanız önce kitabı okumanızı tavsiye ederim nacizane...
Eser, az sayfalı olmasına rağmen gayet doyurucu biçimde hazırlanmış.
Çalışma, verimlilik, irade gibi konularda basiretli bir görüş sahibinin öğütlerini dinlemek herkese iyi gelecektir. Ama özellikle gençlerin bu kitabı okumaları, ömürlerinin en önemli dönemlerinden elde edecekleri verimi artıracaktır.
Kitap zaten 100 temel eser kapsamında, Milli Eğitim Bakanlığının öğrencilere tavsiye kitapları arasındadır.
Lise ve üniversite öğrencilerine ise kitapta da ismi geçen Jules Payot'un İrade Terbiyesi isimli kitabını da kesinlikle tavsiye ederim.
Kişi, duygularına ve iradesine hakim olduğu ölçüde özgürdür.
Çocuk yetiştirmek sevgi, sabır ve ilgi işi. Sevgisiz ilgi, ilgisiz kuru bir sevgi yeterli değil. Birinden biri olmazsa değerleri ve kavramları öğretemeyiz. Söz konusu manevi eğitimken çok dikkat isteyen bir durumun içindeyiz. Doğru sandığımız uygulamalar yanlış inançlara sebep olabilir. "Biz böyle gördük" gibi yaklaşımlarla korkutma ya da şiddet gibi asla tavsiye edilmeyen yollara başvurmak kaş yaparken göz çıkarmaya benzer. Kitapta bu durum çok güzel bir denge politikası izlenerek anlatılmış. İyi niyetli olan ebeveynlerin doğru amaca ulaşmak için uyguladığı yanlış yöntemlerden bahsedilmiş. Ne yapmamız gerektiği ve neden yapmamız gerektiği anlatılmadan önce ne yapmamamız gerektiği ve neden yapmamamız gerektiği anlatılmış. Adeta "Önce yanlış olan stratejiyi bırak. Sonra doğru olanı uygulamaya koy" der gibi. Üstelik sürekli öğüt veren yaklaşımlardan ziyade kitabın bir bölümü uygulamalara ayrılmış. Ebeveynlerin çocuklarıyla oynayabileceği küçük oyunlarla onların dilinden konuşarak Allah’a şükretmeyi, Allah’ı sevmeyi, yarattıklarını sevmeyi, doğayı sevmeyi, engellilere yardımcı olmayı nasıl öğretebilecekleri çok güzel anlatılmış.
İçerik olarak doyurucu bilgilere yer vermiş. Dil ve üslup açısından biraz eksik buldum ama okunduğunda anlaşılmayacak kadar değil. Bilimsel, pratik bilgiler ve yerinde örnekler için görmezden gelinebilecek düzeyde ;)
Kitabı anne-babalara, anne-baba adaylarına ve aday adaylarına (bekarlar da bir gün evlenecek sonuçta) kesinlikle tavsiye ederim :)
"Aşık olmak, ilk görüşte tutulmak" gibi konuları sıkça gördüğümüz kitapların dışında "aşk oluşturmak" gibi bir olgunun da dünyamızda var olduğuna dikkat çekmiş. Sevgi, çiçek yetiştirmek gibidir. Her gün ilgilenmelisin, ara verdiğinde,dikkatini başka yöne çevirdiğinde bir şeyler eksilir belki de kaybolur, tıpkı çiçeği sulamayı unuttuğunda kuruduğu gibi...
Kitabı okumayı düşünenler için ön bilgi: Kurgu güzel ama dil çok sade, belli bir yerden sonra ne olacağını tahmin edebiliyorsunuz. Günümüzün hızlıca yazılsın hemen satılsın tarzı kitaplarından, fastfood kitaplar....
Yine de iyi niyetli yaklaşıp okuma alışkanlığı kazanmak için başlangıç seviyesinde diyelim.
İsmine layık tereddüdleri yüzünden hayatı yarım yamalak yaşayan bir adamın romanı. Kendi bakışımdan baktığımda bence, okumuş hatta aydın denilebilecek kadar çağın ilimlerini öğrenmiş fakat içindeki koca boşluğu dolduramamış bir adamın romanı. Buradan hayatın zıtlıkları bir arada barındırdığı için güzel ve anlamlı olduğunu görebiliriz. Ölüm olduğu için hayatın her anı kıymetlidir. Karanlık olduğu için aydınlığı fark edebiliyoruz. Kitapta genç,maddi durumu iyi ama ruhu buhrandan buhrana sürüklenen karakterler bana bir sözü anımsatıyor: "Değişen bir dünyada ayakta kalmak için değişmeyen şeylere inanmak zorundasınız."
Sabahattin Ali'nin okuduğum ilk kitabıydı. İki üç hikayeden sonra bunların hepsini aynı kişi mi yazmış dedim. Farklı farklı karakterleri ve olayları derinlemesine anlatabilmek, okuyucuya gerçekmiş gibi hissettirebilmek... Yazarın çok yönlülüğü ve anlatım tarzı gerçek bir edebiyat zevki yaşatıyor. Bazen Anadolu'dan bir resim çiziyor bize, bazen aydın kesimden... Yine de her hikayesinde bir Sabahattin Ali buldum. Bazı hikayeleri, tıpkı hayatının beklenmeyen bir zamanda son bulması gibi beklenmedik bir şekilde bitiyordu. Bazı hikayeleri ise, hala daha tam aydınlatılamamış vefatı gibi meçhule doğru giderken son buluyordu. Bazı karakterlere, sürgünler, hapisler derken ordan oraya sürüklenen hayatı gibi inişli çıkışlı zamanlar yaşatıyordu. Anlattıkları ne kadar kurgu olsa da kalemin sahibinin ızdırabını yansıtıyordu besbelli. Hiç acı çekmemiş bir insan onu nasıl tarif edebilirdi ki?
Yaşadığımız yüzyılda özgür düşünmek giderek zorlaşıyor. Özgür düşünen insan da giderek azalıyor. Reklamlar, medya, toplum vs. gibi tetikleyen unsurlar farklı olsa da ortak nokta, hakikati görmemizi engellemeleridir. Gençliğin boşa geçmesine sebep olmalarıdır. Oysa bu dünyanın tek hakikati "La ilahe illallah"dır. Bunu kabul eden ve yine Allah'tan gelen yegane sistem İslamdır. Bu kitap, ruhunu bu zincirlerden kıran ve kırmaya niyet eden her gence samimi bir mektupdur, güzel bir öğüttür.
