Bu bir incelemeden çok dertleşmedir. Allah bütün hastalara acil şifalar versin...
Bu kitabı ilk (23 Kasım) okumaya başladığımda , hayatımda her şey mükemmel gidiyordu. Fakat finalini soğuk bir hastane koridorunda doktoru beklerken yapacağım hiç aklıma gelmezdi. Babamın geçirdiği kalp krizi nedeniyle yaklaşık 5 gündür hastanede yatıp
Hastalığı ve bu hastalığın tedavisi ona ne kadar gülünç ve aptalca bir şey olarak görünüyordu. Tedavisi kırık bir vazonun parçalarının yeniden birleştirilmesi kadar gülünç geliyordu. Kalbi kırılmıştı, ne yani onu haplarla tozlarla mı iyileştirmek istiyorlardı?
🍂
Bir adam güzel bir kızla evlendi. Onu çok seviyordu. Bir gün kadının bir deri hastalığı oluştu. Yavaş yavaş güzelliğini kaybetmeye başladı. Bir gün kocası bir iş için ayrıldı. Dönüş yolunda kaza geçirdi ve görme gücünü kaybetti. Ancak aile hayatı her zaman ki gibi devam etti. Ama günler geçtikçe kadın güzelliğini yavaş yavaş kaybetti. Adam sevmeye devam etti ve kadın da onu çok seviyordu. Bir gün kadın öldü. Ölümü adama büyük üzüntü getirdi. Ve adam şehri terketmek istedi. Arkadan bir adam yaklaştı ve dedi ki " nasıl yalnız yürüyeceksin? Bugünlerde karın sana yardım ederdi". Adam cevap verdi. Ben kör değilim. Böyle davrandım çünkü bu hastalık yüzünden cildinin durumunu gördüğümü bilseydi hastalığından daha çok incinirdi. Onu sadece güzelliği için sevmedim. Aynı zamanda şefkatli ve sevgi dolu doğasına âşık oldum. Bende kör taklidi yaptım sadece onu mutlu etmek istedim.
Velhasıl anlıyoruz ki birini gerçekten sevdiğinizde onu mutlu etmek için sonuna kadar yanlarında yürürsünüz ve bazen kör davranmak ve mutlu olmak için başkalarının küçük sorunlarını görmezden gelmek size iyi gelir. Güzellik zamanla solacak ama kalp ve ruh hep aynı olacak. İnsanı sırf görünüşü için değil, içindekiler için sev.
Ve Victor Hugo nun şu sözünü asla unutma :
("Sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık! Ölüm her şeyi yok edecek. Ruhları sevmeyi deneyin" ...)
🍂{
“ Ruh ve kalp, yükü taşıyamaz hale gelince, akciğer yarısını alır ki yükün dağılımı en azından biraz eşit olsun, diye
yazmıştı bana bir keresinde mektupta ve hastalığı da böyleydi. “
- Milena
Ben bu eseri okuma tembelliği çektiğim sıralarda okudum. Elime aldığım her kitabı yarım bıraktığım bu süreçte resmen bana ilaç gibi geldi Zavallı Necdet.
Necdet, yakışıklı mı yakışıklı, eğitimli, mavi gözlü, lepiska saçlı bir genç. Fakat bir hastalığı var. Aşk hastalığı. Karakterimiz Necdet, her kadının kendisine aşık olduğunu sanan, bununla
Bugün öğle arası uzun zamandır gitmediğim personel kafeteryasına uğrayım dedim kahve içebilmek için. Aynı kişiler, aynı muhabbetler, aynı üslup… Siyasetle başlayıp, kendinden başka herkesi ve her şeyi eleştirirken kendini unutan ve eninde sonunda dinle siyaseti buluşturmayı bir şekilde başaran, diğerlerinin amelleriyle birlikte niyetlerinin
*Kadınların yüzlerine değil gözlerine bak. Ama gözlerinin rengine değil, anlamına.*
Budala* Dostoyevski den okudum dördüncü eser.
Bu eserle ilgili neler söyleyebilirim* çok düşündüm.
Kitabımızın kahramanı Budala* Lev Nikolayeviç Mışkin*
Nasıl bir Bulada Mıskin?
Anahtar kelimeler ile ifade etmek gerekirse deneyimsiz,
olağanüstü saflık ve
Asım'ın Neslinden Beklenen Gençlik
Cumhuriyet döneminin büyük Türk mütefekkirlerinden olan Nurettin Topçu'nun Türkiye'nin Maarif Davası eseri, daha sonra öğrencileri tarafından derlenen 1939-1973 yılları arasındaki maarif konusuyla alakalı yazılarından ve konferanslarından oluşmaktadır. Maarif kelimesi anlam olarak eğitim ve
Baştan sona, her bir kelimesinde, kitaba dair her bilginin, her sonucun, her nedenin olduğu bir inceleme yazısıdır. Kitabı okumayanlar, eğer olayların sonucu ne merakıyla okuyacaklarsa, bu incelemeyi okumamaları daha iyi olur. Benim gibi her şeyi bilmesine rağmen, nedenlerini ve işlenişini merak ederek okuyacaklarsa buyursunlar.
BÖLÜM 1
1900'lü
Bir baba düşünün, yirmi beş yıl sonra bir elinde üç telli sazı, bir elinde ahşap bavulu yıllardır görmediği oğlunun kapısına gelir bir gece vakti. Geçen zamandan, yıllardır kurulamayan ilişkiden dolayı mahcup o kapıyı çalmak kolay değildir. Açılan kapı baba oğulu karşı karşıya bıraktığında beraberinde yılların kırgınlıklarını, kızgınlıklarını,
-Aşk nedir?
-Neymiş?
-Aşk, Füsun’un karayolları, kaldırımlar, evler, bahçeler ve odalarda gezinirken ve çay bahçelerinde, lokantalarda ve akşam yemeği sofrasında otururken, ona bakan Kemal’in duyduğu bağlılık duygusuna verilen addır.
-Hmmm… güzel cevap dedi Füsun. Beni görmediğin zaman aşk olmuyor mu?
-O zaman fena bir takıntı, bir hastalık