"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Karakter Rehberi
• Mr. Lockwood: Kiracı ve anlatıcı
• Mrs. Dean (Nelly): Kahya kadın ve diğer anlatıcı
• Romanın merkezinde iki aile var;
1. Lintonlar (Thruscross Çiftliğinde yaşıyorlar)
2. Earnshawlar (Wuthering Heights-Uğultulu Tepelerde yaşıyorlar)
• Hindley Earnshaw: İki çocuktan erkek olanı
• Catherine Earshaw: İki çocuktan kız olanı
• Mr.
Ayfer Tunç’un yeni romanı, tek başına bir kadının tüm dayatmalara başkaldırısı diye biliniyor medyada. Kuru Kız, toplumsal baskılardan özgürlüğe kaçış üzerine, bir roman. Hatta bir başarı öyküsü de denilenebilir.
Kitabın adı içeriğini bilmeyenlere ilk olarak kız kurusunu çağrıştırıyor. Ama yazar karakterin meselesini sadece kız kurusu olmadığını
YAŞAMAK “DAVA”SI
Lise yıllarında dershaneye gidiyordum,çoğumuz gibi.Bir gün önüme bir test sorusu gelmişti, bin yıl önce yaşamış bir filozofun sözü vardı soruda, “Hukuk her zaman güçlüden yanadır”. 17 yaşındaydım ve kafam allak bullak oldu, inanamadım. Hayır ya dedim olamaz ! Düşündüm ,düşündüm ,düşündüm. Evet ya dedim olabilir! Şimdi 17x2
Stefan Zweig'in kitapları arasında ayrı bir yerde gördüğüm, duygusal yoğunlukları bireyler üzerinden ve çevresine etki silsilesi açısından çok iyi bir şekilde aktardığı kısa bir romanıyla karşı karşıyayız. Zweig'in bir duygu üzerinde yoğunlaşıp bu duyguyu abartılı yaşadığını ve karakterlere bu şekilde aktardığını, bunun gerçeklikle
--- Bu inceleme ufak tefek (belki de büyük) 'spoiler'lar içerebilir arkadaşlar. Sonra demedi demeyin:)---
Türkiye'de henüz herhangi bir Hasan Ali Toptaş kitabı okumamış 8 kişiden biri olarak, gerçek bir baskı ve endişeyle açtım kitabın kapağını...
Artık bu buluşma gerçekleşmeli, ben de ortamlarda herkes gibi Hasan Ali Toptaş konusu açıldığında
Keşke insanların , görünmeyeni gören gözleri , duyulmayanı duyan kulakları olsaydı ! O zaman seni görebileceklerdi ey deniz !
Seni duyacaklar , bilecekler ve anlıyacaklardı ! O zaman ceplerindekini değil , kalplerindekini sana atacaklar ve ruhları senin temiz suyunda yıkanmak için bedenleriyle yarışacaktı.Senin yanında ne hüzün hüzündür ne de sevinç sevinçtir .Çünkü hüzün sana doğru yürüyüp içine daldığında dişsiz ve pençesiz olarak geri döner. Sevinçde tertemiz dalgalarının eline düştüğünde dalgalar onu kibir ve gururdan arınmış bir halde sahile fırlatırlar.