Abélard ile Héloïse’in öyküsü, 12. yüzyıldan bugüne ulaşan bir aşk öyküsü. Zamanının bütün gerilimlerini barındıran bir hikâye...
Babasına başkaldıran ve döneminin hocalarından ders almak üzere aile evinden ayrılan Abélard, askeri kışla yerine Paris’e doğru bir hayat yolculuğuna çıkar. Bu seyahat, 12. yüzyılda kendi okulunu kurmasını sağlayacak bir dizi gelişmeyi doğurur.Paris yılları, aynı zamanda dayısı Fulbert’le yaşayan Héloïse’le tanışmasına da denk düşer. Abélard, Héloïse’in dayısı Fulbert tarafından genç kıza ders vermekle görevlendirilince “kader”in saati de işlemeye başlar. İkilinin günden güne yakınlaşması, aralarında tarihi bir aşkı doğurur. Bu aşktan ve dünyaya gelen çocuktan memnuniyetsizlik duyanların başında Héloïse’in dayısı Fulbert gelir elbette; genç kızı Abélard’dan kaçırmayı dener, başaramaz; ikili gizlice evlenir. Üstelik Abélard, güvenli bir ortam yaratmak için eşini manastıra kapatır. Bu olay, “kader”in ikinci aşamasını harekete geçirir; Fulbert, ikisini saklandığı yerde bulur ve Abélard’ı hadım ettirir. Héloïse de istemeye istemeye rahibe olur.Abélard ile Héloïse, ayrı düşer ve bu tarihten sonra birbirini hiç göremez. Bunun üzerine yazışmaya başlarlar ve ilk mektup da 1132’de Héloïse’in elinden çıkar. Mektuplar ilk kez on yedinci yüzyılda yayımlanır ve bu büyük aşk da böylece tüm dünyaya yayılır...(Ronald Duncan'nın şiirsel üslubuyla yeni bir anlam kazanan bu incecik eser hafif bir sarsıntı yapabiliyor.)