Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Alnımdaki Işık

Mehmed Alagaş

Alnımdaki Işık Gönderileri

Alnımdaki Işık kitaplarını, Alnımdaki Işık sözleri ve alıntılarını, Alnımdaki Işık yazarlarını, Alnımdaki Işık yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Allah razı olsun desem ,bu sana göre az bana göre çok olur.”
Uyur-gezerden ziyade uyur-yaşar olan bu in- sanlar, hiç kuşkusuz ki ölümün ve ölecek olmanın ne anlama geldiğini bilmiyorlardı.
Reklam
Başkasına verilen ölüm haberiyle, ölümün ve ölecek olmanın ne anlama geldiğini anlayabilmek, başkasının girdiği denizde ıslanmak ıslanabilmek gibi bir şeymiş meğer! Başkasının ölümünü, başkasının öleceğini düşünmek, sadece ve sadece ölüme başkalaşmakmış meğer!. Mehmed ALAGAŞ/ Alnındaki Işık S,13 (İnsan Dergisi Yayınları)
Ellerime, ayaklarıma bakınca gördüklerim et değil, topraktı sanki.
Sayfa 36
Yaşadığımız dünyada Allah'a inanan milyonlarca, milyarlarca insan vardı. Allah'a inanmak önemliydi, önemliydi ama bu inancı değerli kılan unsur, bu inancın her türlü hurafeden, her türlü şirkten uzak olmasıydı. Her şeyin yegane sahibi, her şeyin yegane hakimi Allah idi. Bir insan için en büyük paye en büyük onur, şirk koşmadan Allah'a inanması ve yine şirk koşmadan O'na kul olmasıydı. Gerçek onur ve gerçek izzet buydu!
Sayfa 136 - İnsan Dergisi YayınlarıKitabı okudu
-Hocam. Benim durumumda değilsiniz. Ölümün ve ölüm düşüncesinin ne olduğunu anlayabiliyor, bu duyguyu hissedebiliyor musunuz? -Bir arkadaşımın güzel bir sözü var. Gerçek bir düşünür, körleri düşünürken gözleri görmeyen kimsedir. Kafa ile düşünmek bilmemizi, kalp ile anlamak hissetmemizi sağlar. Ölüm düşüncesi kafamızdan kalbimize intikal ettiği zaman bu gerçeği yaşıyormuş gibi hissetmemiz mümkündür. Ayrıca durumlarımı aramızda önemli bir fark yok. Hepimiz ölüme doğru gidiyoruz. O menzile kimin daha önce varacağını Allah bilir. Belki ben senden önce, daha önce öleceğim.
Sayfa 120 - İnsan Dergisi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
-Said hocaya hafifçe başımı sallayarak ''Doğru söylüyorsun hocam'' dedim ve ekledim. -Bu hastalık vesilesiyle ölümlü bir fani olduğumu gayet iyi anladım. -Daha önceleri -Daha önceleri ölümü biliyor ancak ölümle kendi aramda hiç bir ciddi ilişki kurmuyordum. Ölümü hissetmeden, ölüm gerçeğini anlamak, tabi ki mümkün olmuyor. Ne bileyim, sanki dünyada ebedi yaşayacakmışım gibi bir duygu içindeyim.
Sayfa 116 - İnsan Dergisi YayınlarıKitabı okudu
-Selçuk, örtünecek miyim? -Örtünmek istemiyor musun? Yine durakladı!. Kafası karışmış gibiydi. -Bilmiyorum! Ne tuhaf değil mi? Örtünmeyi düşünürken aklıma Allah değil de, çevremizdeki insanlar, çevremizdeki kadınlar geliyor. Onların ne diyeceğini, onların bana nasıl bakacaklarını düşünüyorum.
Sayfa 109 - İnsan Dergisi YayınlarıKitabı okudu
Rahman ve Rahim olan Rabbimiz, bizleri bu dünyaya keyfimize göre yaşamamız için göndermemiştir. Karşılığı cennet ya da cehennem olan bir imtihan dünyasıdır bu! Bu imtihanın boyutları, bu imtihanın çerçevesi ise bazı kimselerin zannettiği gibi muayyen vakitlerde namaz kılmak, muayyen vakitlerde oruç tutmaktan ibaret değildir. Daha açık bir ifadeyle şanı yüce Rabbimiz, bu insanlara "Muayyen vakitlerde namaz kılın, bu vakitlerin dışında istediğinizi yapın" gibi bir serbestlik vermemiş, insanları böyle bir başıboşluğa terk etmemiştir. Çünkü İslam'a göre Allah'a kulluk, muayyen vakitleri değil bütün bir yaşamı kuşatan, bütün bir yaşamı kapsayan kulluktur. Dolayısıyla şanı yüce Rabbimiz biz insanlara sadece namazla, sadece oruçla ilgili hükümler değil, tüm yaşamımızla ilgili hükümler indirmiştir. Nitekim Kur'an-Kerim'i açan ve okuyan her insan, yaşam ve yaşam tarzıyla ilgili bu hükümleri görür.
Sayfa 95 - İnsan Dergisi YayınlarıKitabı okudu
Din bir yaşam şeklidir. İslam dini bazı kimselerin zannettiği gibi yirmi dört saatimizin muayyen vakitlerine değil, yaşadığımız yirmi dört saate müdahale eden, ışık tutan, denetleyen, disipline alan bir dünya görüşü, bir yaşam tarzıdır. Nitekim dinimizin asli kaynağı olan Kur'an-ı Kerim'e baktığımız zaman, Kur'an-ı Kerim'de bütün bir hayatımızı kuşatan, bütün bir hayatımızı denetleyen hükümlerin, kanunların bulunduğunu görürüz. Çünkü din budur. Çünkü din, bu genişlikteki bir yaşam tarzıdır. Dolayısıyla din dediğimiz zaman bunu anlamamız gerekir. Her din bir dünya görüşü, bir yaşam tarzı olduğu gibi, her dünya görüşü her yaşam tarzı da bir dindir. Putperestlik bir dindir, mecusilik bir dindir, insanlara belirli bir yaşam tarzı dayatan her ideoloji, her izm, bir dindir. Adamı öylece dinliyordum. Söylediklerini anlamaya çalışıyor ve anlıyordum. Din kelimesine oldukça geniş bir tanım getirmişti. Dünyada genel olarak iki çeşit din vardır. Hak din ve batıl dinler. Beşer kaynaklı bütün ideolojiler, bütün izmler, bütün dinler batıldır. Birçok batıl din olmasına rağmen bir tane, sadece bir tane hak din vardır. İslam!
Sayfa 88 - İnsan Dergisi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
-İsmail'in söylediği gibi! Arkadaşımın durumunu görünce hepimizin öleceğini daha iyi anladım. -İlginç! -İlginç olan ne? Öleceğimi anlamam mı? -Hayır! Arkadaşınızın hastalığından böyle bir ders almanız. Biraz şaşırmıştım. -Anlayamadım. -Günümüz insanları başkalarının hastalığından değil, başkalarının ölmelerinden bile ders almazken, sizin bu durumuzu hayretle karşıladım.
Sayfa 69 - İnsan Dergisi YayınlarıKitabı okudu
Müşteriler gelmişti. İsmail bana bir çay daha söyleyerek müsaade istedi. Bir aile grubuydu gelen. Herhalde nişanlık ya da damatlık elbise alacaklardı. Damat olduğunu zannettiğim genç birkaç elbise giymiş, hiçbirinin beğenmemişti. Bu gence bakarak ''Son giysin, kefen olacak delikanlı'' dedim içimden. Kefen giydirilirken hiç bir mevta mızmızlık yapmıyor, şimdi olduğu gibi. ''Yok efendim şu renk olsun, şurası şöyle, burası böyle olsun'' demiyorlardı.
Sayfa 67 - İnsan Dergisi YayınlarıKitabı okudu
Allah'la karşı karşıya gelmiş, Allah'a döneceğimi anlamıştım. Bu anlayışla fark ettiğim en önemli gerçek ise, halkın değer verdiği servet ve itibar gibi şeylere, bütün mülkün, bütün kainatın yegane sahibi olan Allah'ın değer vermediği idi! Dolayısıyla halk nezdindeki itibarım, hak nezdinde devam etmemişti!. Hak nezdinde değerli olan yegane şey, O'na kulluktu!. Kulluğun gereğini yerine getirmektir. Açık söylemek, açıkça itiraf etmek gerekirse, hak nezdindeki terazinin bir kefesine benim gibi bin patronu, diğer kefesine kulluğun gereğini yapan bir işçiyi koysalar, hiç kuşkusuz ki bu bir işçi, benim gibi bin patrona ağır basacaktı! Dolayısıyla büyüklenmeye, dolayısıyla kibirlenmeye hiç gerek yoktu. Nefsime zor gelse de Allah'a kulluğun gereğini yapacak, beş bin sıkıntıyla da karşılaşsam bu beş vakit namazı kılacaktım! Sımsıkı tuttuğum bu ipi bırakmaya hiç, ama hiç niyetim yoktu!.
Sayfa 63 - İnsan Dergisi YayınlarıKitabı okudu
706 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.