Spoiler icerir..
Bir solukta okuduğum bu eser , aradığım şeyi Şehbenderzade FilibeliAhmet Hilmi efendi bulmuş muydu dedirtti..
Kitap Raci ‘nin bu hayatı; dünyaya neden geldiğimizi ne olacağımızı anlamadan terk etmeyi istememesine niyetlenmesıyle baslıyor.
“İnsanın tasavvufi olgunlaşma hikayesini çok katmanlı edebi bir biçimde anlatırken okuru hayali ve hakiki yolculuklara cıkarıyor”
Bunun için tasavvuf yoluna gidiyor, kahvenin tadı ve kokusuyla ve Aynalı dedenin ney sesiyle , alemleri dolasıyor, filozoflarla Buda ileZerdüşt , Hürmüz ve Ehrimenle karsılasıyor, bizzat kendisi Raci olarak onların hikayelerine dahil oluyor. Bu tür alanlarda fikri olan biri olarak diyebilirim ki hikayelerde anlatılan her sembolün bir anlamı var ve hikayelerin altı dolu.
Raci her hale ve kılığa giriyor. Yedi yılda bir gelip yedi kere aynı soruyu soran ardından sorusuna cevap verilmediğinde bekar gençlerin kurban edılerek ejderhadan kurtulabildikleri bir zamanda , kendini feda eden sorunun cevabını fantastik bir hikayeyle bulmaya adayan bir prens olarak karsımıza cıkıyor Raci..
Kah beyaz ifritin sarı şeytanı oluyor, kah anka kuşu ile marsa uçuyor bunu yaparken gözlerine birsey sürüyor ve marslıları goruyor, bizim dünyamıza ne kadar da benziyor ademleri de öyle diyor , bunlar daha küçük ve fazla azalı deyince Simurg(anka) :”Bunda şaşılacak ne var?İnsan yaratılmışların en güzelidir”diyor..
Velhasıl bu müthiş kitap , bana tam zamanında geldiği için mi bilmiyorum ama beni son derece etkiledi, kullandığı bu güçlü kurguyu ne bir kitapta ne de filmde gördüm. Muazzam bir eser...