Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Atatürk: Ben de Bir İnsanım

Çetin Yetkin

Atatürk: Ben de Bir İnsanım Gönderileri

Atatürk: Ben de Bir İnsanım kitaplarını, Atatürk: Ben de Bir İnsanım sözleri ve alıntılarını, Atatürk: Ben de Bir İnsanım yazarlarını, Atatürk: Ben de Bir İnsanım yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Kanaatim o idi ki ve oldu ki, dünyada 'İnsan' diye yaşamak isteyenler, insan olmak niteliklerini ve güçlerini kendilerinde görmelidirler." Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Söyle diyordu Gazi Mustafa Kemal Paşa:  "Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken İngiliz, Fransız, Avustralyalı, Yeni Zelandalı, Hintli kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükün içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır
Reklam
Atatürk anıları-9: Benim de gözlerim doldu...
"Bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum! Görüyorsun ya, gittiğimiz her yerde mütemadiyen dert, şikâyet dinliyoruz... Her taraf derin bir yokluk, maddî, manevî bir perişanlık içinde... Ferahlatıcı pek az şeye rastlıyoruz; Memleketin hakikî durumu bu işte!... Bunda bizim bir günahımız yoktur; uzun yıllar hatta asırlarca
Atatürk anıları-8: Poker.
1923 Mart ayında trenle Adana'ya gidilirken Kılıç Ali, Konya mebusu Refik [Koraltan], Başyaver Salih [Bozok] ve İsmail Habib [Sevük] de sıkıntıdan kompartımanda bavulları üst üste koyarak oluşturdukları masada poker oynamaya koyulduklarında Gazi'nin oyuna katılması bu duruma tipik bir örnek. "-Bakın şu beceriksizlere, hiç
Atatürk anıları-7: Nereden nereye...
Bursa'dayız. Gazi, genel sekreteri Hasan Rıza Soyak'a çıkışıyor: -"Yoldaki hal nedir?" Gazi kızgın, çünkü kalacağı eve gelinceye kadar yol boyunca neredeyse iki adımda bir süngülü askerler güvenlik önlemi olarak dizilmiş bulunuyor. "-Sen olsan ve buraya gelip benimle konuşmak istesen iki yanı süngülü askerlerle tutulmuş bir yoldan geçmek hoşuna gider miydi?" O, halkla arasına hiçbir şeyin girmesini istemiyordu ama onun güvenliği de ister istemez bu tür önlemleri gerektiriyordu işte. Hasan Rıza Soyak, Gazi'yi yatıştırmak isteyecek: "-Efendim, bu tedbir yalnız siz geçerken alınıyor." "-Nasıl olursa olsun iyi bir şey değil... Esasen buna lüzum da yoktur, bir daha yapılmamalıdır, hattâ kapıdaki resmî elbiseli polisleri de istemem. Lazımsa onların yerine siviller kullanırsınız. Hiç unutmayın; alınacak koruma tedbirleri halkı hiçbir surette ürkütmeyecek ve rencide etmeyecek şekilde olmalıdır."
Atatürk anıları-6: Vallahi üzüldüm adamcağıza ya.
İstanbul valisi Muhittin Üstündağ, o gece Dolmabahçe Sarayı'nda Atatürk'ün sofrasında bulunuyordu. Vakit geceyansını epey geçmişti ki Atatürk uyumak için odasına çekilince vali de rahat bir soluk alacaktı. Atatürk İstanbul'a her geldiğinde onun güvenliğini sağlamakla görevli olan Üstündağ ölesiye yorgun düşüyordu. O yorucu gün ve
Reklam
Atatürk anıları-5: Yalnızlık.
Çankaya'da daha eski köşk günlerindeyiz. Hasan Rıza, kentte alış veriş yapmış, biraz dolaşmış, sonra da Çankaya'ya gelmiş. Gazi, köşkün holünde tek başına bilardo oynuyor. "-Nereden geliyorsun?" "-Çarşıdan efendim." "-İşin mi vardı?" "-Hayır efendim... Karaoğlan'daki çiftlik mağazasına uğramıştım. Mağazanın önünde eski bir arkadaşıma rastladım, beraberce etrafı seyrederek ve konuşarak Samanpazarı'na kadar yürüdük ve döndük; oradan arabaya bindim ve buraya geldim." "-Gördün mü ya?... İşte ben bu kadarını da yapamıyorum. Sizin geçtiğiniz yerlerden ben ancak otomobille geçebiliyorum. Herkes gibi yaya yürümem imkânsız.... Yani ben burada bir nevi mahpus hayatı yaşıyorum. Gündüzleri ekseriya yalnızım; herkes işinde, gücünde... Benim ise çok günler, bütün günümü değil, bir saatimi dahi dolduracak işim yok... Şu halde ya uyuyacağım, olmazsa kitap okuyacağım, yahut bir şeyler yazacağım. Arada biraz dinlenmek ve hava almak ihtiyacını duyarsam dediğim gibi şehrin içinde ve dışında otomobil ile gezintiler yapacağım. Sonra? Sonra yine bu hapishaneye döneceğim ve işte böyle kendi kendime bilardo oynayıp, sofra zamanını bekleyeceğim. Bari orada biraz değişiklik olsa... Ne gezer... Bu sofra nerede kurulursa kurulsun, karşımda aşağı yukarı hep aynı şahıslar... Aynı yüzler... Hasılı bıktım usandım çocuk..." Bir keresinde de şöyle yakınacaktı: "-Evet efendim! Reisicumhur diye beni tutmuş Çankaya'nın kayalıklarına bağlamışsınız. Kendiniz envai türlü eğlenir, gezersiniz. Bana gelince çok içti diye tenkide kalkarsınız..."
Atatürk anıları-4: Manevi kızı Ülkü.
Atatürk, Ülkü biraz daha büyüyünce onu bütünüyle yanına alacak ve ölünceye değin ondan ayrılmayacaktı. Oydu Atatürk'ün yalnızlığını bir parça olsun azaltan. Neşe kaynağı idi onun için. Ülkü, Atatürk'ün saçlarını çekiyor, burnuna yapışıyor, yüzüne o minik elleriyle vuruyor. Atatürk kahkahalar atıyor ve sanki kendini korumaya çalışıyor. Atatürk'ün gözleri sevinçten, mutluluktan ışıl ışıl. O sıra Hasan Rıza Soyak odaya girecek onları bu halde görecek. "-Çocukluk ne güzel şey... Çocuklar ne sevimli, ne tatlı yaratıklar değil mi? En çok hoşuma giden halleri nedir bilir misin? Riyakârlık bilmemeleri, bütün istek ve duygularını içlerinden geldiği gibi açıklamaları..."
96 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.