Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri

Cemal Granda

Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri Sözleri ve Alıntıları

Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri sözleri ve alıntılarını, Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri kitap alıntılarını, Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Köpeği Foks'un Öldürülüşü
Foks aslında hırçın bir köpekti. Birkaç yıl Atatürk'ün yanında kalmıştı. Zaman zaman hırçınlaştığı olurdu. Bir gün Atatürk'ün elini sarılı gördük. Foks ısırdı dediler. Olay gece olmuş. Atatürk, ne olmuşsa olmuş, Foks'a kızmış. Kamçıyla başlamış dövmeye. Vurdukça hayvan geri geri gitmiş. Fakat kamçının dozu artınca da saldırıp elini ısırmış. Elinden kan akmaya başlayınca zile basmış. Hemen koşup kanları oksijenli suyla yıkamışlar. Tentürdiyot sürmüşler. O gün elini sarılı görünce hepimiz meraklanmıştık. Demek ki, meselenin aslı buymuş. Bunun Üzerine köpegi Köşk'ten uzaklaştırdılar, çiftliğe götürdüler. Yakınlarından birkaç kişi, "sahibini ısıran köpekten hayır gelmez" diye öldürülmesi için Atatürk'e ısrar ettiler. İzin verdi mi, vermedi mi bilmiyorum Foks o günlerde öldürüldü. Baytarlar Atatürk'e yaranmak için özenle köpeğin derisini yüzmüşler. İçini samanla doldurup göz yerlerine cam göz takmışlar. Bir camekanın içine oturtmuşlar. Tabii bunlardan Atatürk'ün haberi yok. Bir gün gezinti sırasında çiftliğe de uğradığı zaman, camekânda Foksu görünce duraklar. İçi acıyla burkulur. Üzgün bir halde: -"Sevdiğim mahlûku böyle görmek istemem, kaldırın onu!" der. Atatürk'ün elini ısıran köpekten "sevdiğim mahluk" diye söz etmesi, oradakileri şaşırtır. Bunu yüzlerinden okuyan Atatürk, şunları söyler: -"Her ısırana kızılmaz. Foks can acıtmak, fenalık yapmak için ısırmamıştır." Ertesi gün Foks'un doldurulmuş derisi camekándan kaldırılmış ve bahçenin bir köşesine gömülmüştü.
Sayfa 106 - Cemal GrandaKitabı okudu
Gerçekte de Atatürk'ün büyüklüğünü süsleyen, onun aramızdan biri olmasıdır.
Reklam
Büyük adam için bizim yapacağımız tanımlama, «yakından herkes gibi, uzaktan kendi gibi» olan kişi şeklinde olacaktır.
Atatürk'le yabancı gazeteci arasında Fransızca olarak şu konuşma geçti: Önce konuk Amerikalıya: — Hangi ırktansınız? Diye sordu. — Amerikalıyım... Cevabını alınca da: — Hayır siz Amerikalı değil Türksünüz. Diye karşılıkta bulundu. Amerikalı önce şaşırmıştı. Aralarında bir anlaşmazlık olduğunu sanarak yine ilk sözünde diretince Atatürk: — Kristof Kolomb'tan elli yıl evvel Türkler Ameka'yı keşfetmişler. Diye başladı anlatmağa. Amerikalı can kulağiyle dinliyordu. Atatürk, buna örnek olarak müzelerimizde ceylan derisinden yapılmış haritaların bulunduğunu, Amerika'ya giderken rastlanan Kayık Adalarının Türkçe olduğunu, Türkçede kayığa sandal da dendiğini, Kanarya Adalarının adının (Kanari) olarak yazıldığını, Kanari'nin bizim Türkçede Kanarya olduğunu anlattıktan sonra Amerikalıya: — Siz Amerikalılar Orta Asya'dan hicret ettiniz. Olsanız olsanız Türk olabilirsiniz. Diye sözlerini bitirdi.
Sofrasında çağının her çeşit insanına yer veriyordu. Hepsi ayrı düzeydeki bu insanlarla tartışırken sanki yurdun sesini duyardı. Güvendiklerinin ve sevdikle­rinin eleştirilerine sabırla katlanmasını bilirdi. Şakayı çok severdi. Kendisi de ara sıra şakalar yapardı. Eski arkadaşlarından Nuri Conker, Salih Bozok sık sık şaka yaparlar ve sofrayı şenlendirirlerdi. Sinirli zamanla­rında bunların bir nüktesi ya da hikâyesi Atatürk'ün bir anda öfkesini dağıtmağa yeterdi ama Atatürk her zaman neşeliydi. Sinirlendiği zamanlar çok azdır. O zaman da arka arkaya sigara ve kahve içerdi. En güç anlarda bile soğukkanlılığını, neşesini saklamasını bilir ya da öyle görünürdü. Çok konukseverdi, sofra­dakilerin ayrı ayrı gönüllerini alıp hatırlarını sormadan yapamazdı.
Reklam
407 öğeden 261 ile 270 arasındakiler gösteriliyor.