Her sabah muhtarın mührünü alıp alnına basmakla çok önemli bir iş yaptığına inanıyordu.Resmi adam oluyordu birden bire,hükümet adamı.Önüne gelene alnını gösteriyor,“bak”diyordu,“ona göre”;sonra düdük çalar gibi bir ses çıkararak“ Akıllı ol,yoksa karışmam haaa.Doğru hapse gidersin”diyordu.
1970'li yıllarda Stockholm'de yazdığım Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm romanımda Bülent adlı bir akademisyen bir kehanette bulunur. Ilerde Asya'dan, Afrika'dan insanlar şişme botlara, sandallara binecek ve Avrupa'ya göç edecek. Bunu durdurmaya kimsenin gücü yetmeyecek gibi bir kehanet: "Açlık çeken ülkelerden insanlar sallara, köhne motorlara binecek ve Avrupa kıyılarını zorlayacaklar. Afrika ve Asya kıtalarının insanları, Avrupa'ya, Amerika ya akacak. Bir süre sonra kimse başa çıkamayacak bu göçle." Bugün kehanet gibi görünen bu cümleler, aslında dünyanın gidişini okuyabilmekle ilgiliydi. Bugun her şey daha da kötü...