Okuduğum üçüncü Elena Ferrante kitabıydı ve aynı zamanda yazarın ilk kitabıymış. Daha önce Sen Gittin Gideli ve Karanlık Kız romanlarını okuyup aşırı beğenmiştim ancak açıkçası bu kitap beni pek sarmadı. Duygu eksikliği mi desem anlatılmak istenenin tam olarak ne olduğunu anlamamak mı desem bilemiyorum ama bir eksiklik var. Buna rağmen kitap kendini okutuyor, merakla sonunu bekletiyor. Hani değişik kitaplar vardır ya, hiçbir şekilde tarif edemeyiz de değişik demekle yetiniriz... Tam olarak öyle değişik bir kitap.
Konusundan bahsedecek olursam, Delia doğum gününde annesinin boğularak öldüğü haberini alıyor ve cenazeden sonra annesinin dairesine giderek bu ölümün perde arkasını araştırmaya başlıyor. Araştırma sırasında sık sık kendi küçüklüğünü ve annesinin gençliğini hatırlıyor. Annesiyle babasının boşanmasına Delia'nın 5 yaşındayken söylediği bir yalanı sebep oluyor ve bütün kitap boyunca bu yalanı öğrenmeyi bekliyorsunuz.
Kitabın konu aldığı şey kadına şiddet ve cinsellik. Asıl konuya ulaşmak için olayların çok fazla derinine inildiğini ve gereksiz kelimelerle kitabın sıkıcılaştığını düşünüyorum. Alışık olmadığım bir dille yazıldığı için pek içime sinmedi ancak yazarı yukarıda belirttiğim kitaplarındaki başarısından dolayı sevdiğim için okumayın diyemeyeceğim, sadece yazarla tanışmak için bu kitabı kesinlikle seçmeyin diyebilirim.
