Bilgelik ve Erdem kitaplarını, Bilgelik ve Erdem sözleri ve alıntılarını, Bilgelik ve Erdem yazarlarını, Bilgelik ve Erdem yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bahçesinde sayısız nar ağacı olan bir adam vardı. Sonbaharda narları gümüş bir tepsiye koyar ve üzerine şu yazıyı yazdırdı:
"Hoş geldiniz, bir tane alın lütfen"
Ama oradan geçen insanlar hiç nar almazlardı. Sonra adam düşündü ve bir sonbahar tepsilere üzeri yazılı narlar koymadı. Bunun yerine büyük harflerle yazılmış şu tabelayı koydu evin önüne:
-"Burada bölgenin en iyi narları yetişiyor. Bu yüzden de fiyatı diğer narlardan daha pahalı"
Sonra o civarda yaşayan insanlar kapış kapış narlardan almaya başladı.
İnsanlar “Güzellikle Çirkinliği” birbirine karıştırırlar. Ama yine de “Güzelliğin” yüzünü önceden görmüş olanlar elbisesine rağmen onu tanırlar. Ve yine “Çirkinliğin” yüzünü önceden görenler elbisesi onu saklamaya çalışsa da onu tanırlar.
Yaşlı adam şöyle cevap verir:
—“Dostum! Bu üç kişide sana doğru olanı söylemiş; ama çok azımız bir doğruya başka bir doğru ekleyip gerçek doğruyu oluşturabiliriz.”
Bilgelik ve Erdem | bu kitabi gece kitapligi yayinlarindan okudum. her sayfada en az bir kelime yanlis yazilmisti ve rahatsiz oldum. korsan kitap okuyormus gibi hissettim. igrencti.
iki adam konuşurlar. biri der ki:
"çok zaman önce, deniz yükseldiğinde bir dize yazmıştım kumun üzerine. ve gelip geçen insanlar hâlâ okurlar bu dizeyi ve silinmemesi için özen gösterirler."
diğeri şöyle der:
— "ben de deniz alçaldığında bir dize yazmıştım. ama denizin dalgaları sildi onu. peki, söyler misin ne yazmıştın kumsala?"
birinci adam cevap verir:
— "ben var olanım. peki, sen ne yazmıştın?"
diğeri yanıtlar:
— "ben bu engin okyanusun bir damlasıyım".
zamanın birinde tüm dünya zevklerinden kendini soyutlamış bir adam vardı. bütün hayvanlar adamın yanına gelirdi. etrafında toplanırlardı, dinlerlerdi onu mutlulukla ve gece çöküp adam emanet ettiğinde onları rüzgâra ve ağaçlara dualarıyla kalırlardı orada.
bir gece adam sevgiden, aşktan bahsederken, bir leopar başını kaldırdı ve sordu inzivaya çekilmiş adama:
— "bize aşktan bahsediyorsunuz ama eşiniz nerede?"
— "eşim yok" diye cevap verdi adam.
o anda hayvanlardan şaşkınlıkla dolu büyük bir uğultu başladı ve kendi aralarında "nasıl bize aşktan bahsedebilir kendisinin bir eşi olmadığı halde?" şeklinde konuşmaya baş ladılar. ve sessizce, adamı küçümseyen bir ruh haliyle terk ettiler orayı.
o gece inzivaya çekilmiş adam uzandı yatağına ve döndü yüzünü batıya. sonra başladı acı acı ağlamaya ve göğsünü yumruklamaya.
rüzgarın kulaklarda fısıldaşdığı rengarenklerin gecenin karanlığında siyaha dönüştüğü bir geceydi. nil nehri kıyısında sırtlan ile timsah karşılaştılar ve selamladılar birbirlerini.
sırtlan sordu:
— "yaşamınız nasıl gidiyor?"
timsah:
— "üzüntüler ve karamsarlıklar dolu" dedi ve devam etti:
— "ama diğer canlılar diyor ki bunlar "timsah göz yaşları "ve bu da beni tarif edilmez şekilde yaralıyor".
sırtlan şöyle dedi:
— "acıdan ve üzüntüden bahsediyorsun. bir de beni düşünsenize. dünyanın güzelliklerini, harikalarını ve mucizelerini görüyor ve aldığım bu büyük zevkten dolayı gülüyorum. ama ormandakiler diyorlar ki: bu "sırtlan gülümseyişi".
Günlerden bir gün "Güzellik" ve "Çirkinlik" dalgaların kıyıya ulaştığı bir deniz kenarında karşılaştılar."Hadi denize girip yıkanalım" dediler birbirlerine. Elbislerini çıkarıp denize girip yüzdüler. Sonra, "Çirkinlik" sudan çıkarak "Güzelliğin" elbiselerini giydi ve gitti. Daha sonra "Güzellik" çıktı sudan, fakat elbiselerini bulamadı. Kendini çıplak hissedip utandı ve mecburen "Çirkinliği" orada kalan elbiselerini giydi ve kendi yoluna gitti. Ve o gün bugündür insanlar "Güzellikle Çirkinliği" birbirine karıştırılar. Ama yine de "Güzelliğin" yüzünü önceden görmüş olanlar elbisesine rağmen onu hemen tanırlar. Ve yine "Çirkinliği" yüzünü önceden görenler elbisesi onu saklamaya çalışsa da onu tanırlar.