Binbir Renk Binbir Çiçek - Yaşar Kemal'li Anılar

Arif Keskiner

Öne Çıkan Binbir Renk Binbir Çiçek - Yaşar Kemal'li Anılar Gönderileri

Öne Çıkan Binbir Renk Binbir Çiçek - Yaşar Kemal'li Anılar kitaplarını, öne çıkan Binbir Renk Binbir Çiçek - Yaşar Kemal'li Anılar sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Binbir Renk Binbir Çiçek - Yaşar Kemal'li Anılar yazarlarını, öne çıkan Binbir Renk Binbir Çiçek - Yaşar Kemal'li Anılar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir yönü vardı: Kimse onun kadar sevgi dolu değildi dünyaya karşı, ama birdenbire de ölesiye küserdi insana, vurur, acayip bir renge bürünür, büzülür, eğrilir kalır ya da kaçardı bir süre. Daha tam karar verememişti sevgi ile öfke arasında. Kafası kızınca, tabanları ağrıyıncaya, yarılıncaya kadar kaçıyordu rastgele, sonra da uzun, korkulu düşlere dalıyordu 48 saat yumulup bir kenarda.
Sayfa 154Kitabı okudu
İnsanoğlu umutsuzluktan umut yaratandır. Demokrasiyi yaratmak insanlığın büyük gücü olmuştur. Çok söyledim, tekrar söylüyorum. Ya demokrasi ya hiç... Ve Türkiye "hiç"e layık değildir. Selam olsun düşünce özgürlüğü ve insan hakları için direnen meslektaşlarıma. Selam olsun, korkunun üstüne yürüyenlere. Selam olsun insanlık toptan tükenmedikçe umudun da tükenmeyeceğini gösterenlere. İnsan soyu içinde en güzelleri, en kutsanacak olanları onlardır.
Sayfa 241 - Yaşar Kemal, Mart 2011Kitabı okudu
Reklam
Hırsın, açgözlülüğün, ihtirasın, paranın ve popülizmin öne çıktığı; dostluğun, vefanın, emeğin, sanatın ve sanatçının unutulup göz ardı edildiği; güzelim heykellerin "ucube" diye parçalanarak yok edildiği günümüzde, Yaşar Kemal'in sanata, doğaya ve insana karşı bu saygın duruşundan, insanoğlunun öğreneceği çok şey olduğunu düşünüyorum.
"Bu dağlar bizim dağlarımızdı. Yaylalar çok güzeldi. Ormanlarda çiçeklerin kokusundan geçilmezdi. Bugünlere geldik. Bugünler o günler değil. Bu ağaçlar o ağaçlar değil. Bu çiçekler o çiçekler değil. Kokuları kalmadı. Kokmaz oldular. Yaylalara girildi. Ormanlar kesildi. Ağaçlar şehirlere taşındı, ceviz ağaçları da başka ülkelere."
Nedim Şener; Ben, ‘’Haksızlık ortaya çıkacak, hukuk işleyecek ve adalet gerçekleşecek, kısa süre içerisinde evimize gideceğiz’’ diye düşünürken,7-24 Mart arasındaki iki haftada,içine düştüğümüz karanlık iyice koyulaşıyordu.Savcı Öz’ün uygulamaları ve ülkeyi yönetenlerin açıklamaları,durumumuzun, ucunda ufak da olsa bir ışık bulunan bir tünelin başında olduğumuzu değil,dibi karanlık bir kuyunun içine düştüğümüzü gösteriyordu. …İşte o koyu karanlık günlerde,aslında ne olduğumu ve neyin içinde olduğumu anlamaya çalıştığım o günlerde, yazar Yaşar Kemal’in ÇGD’nin verdiği onur ödülü törenine gönderdiği ve orada okunan yazı kendime gelmemi sağladı. Bu yazı,aslında beni kim olduğumu, neyle karşı karşıya kaldığımı,korkularımı, korkularımla nasıl baş edeceğimi, ve bu karanlığın içinden onurumla nasıl çıkacağımı anlatıyordu. Düştüğüm koyu karanlık ve soğuk kuyunun içinde bana umut veren küçük bir işaret parçasıydı.Kaç kez uyumadan önce yatağımda o yazıyı okudum.
Sayfa 238Kitabı okudu
17 Ocak 1902’de Selanik’te dünyaya gelen Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963’te Moskova’da, memleketine hasret hayata gözlerini yumduğunda 61 yaşındaydı. Son Paris yolculuğundan sonra, ölüm korkusu sarmalına girdiği kış gecelerinin birinde Nazım, ülkesinin özlemiyle ilgili bir vasiyette bulunmuştu Vera’ya. Bakın ne demişti o
Sayfa 304Kitabı okudu
Reklam
38 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.