“Hayatlarına ya da ölümlerine, davetsizce tanık olduğum herkesle sessiz, tek yönlü söyleşimi sürdürmekteyim.” Kendini bu cümleyle tanıtıyor Aslı Erdoğan. Ya da ben bu cümleyi cımbızla seçip ona yakıştırdım diyeyim. Türkiye onun adını en çok hapse atıldığı dönemde duydu. Bilenler biliyordu , lakin kendisinin “Muhalif gibi görünürken, içten içe iktidar arzusuyla kavrulan yazılardan da korktum,” sözü gibi sözde muhalif iktidar yalakalarını halkımız daha çok tanıyordu. Kürt olmadığı halde, 1980’li ve 90’ lı yıllarda sorguda ve cezaevlerinde işkence yapılan, işkence ile öldürülen, kaçırılan , tecavüz edilen Kürt öğrencileri, köylüleri, kadınları savundu. Onların yıllardır ihlal edilen insan haklarını dile getirdi, yazdı. Cumartesi anneleri’ne her ortamda destek verdi. Bu kitapta da Kürt ve siyasi suçlularla yaptığı görüşmeler, mektuplaşmalar ve yazdığı köşe yazılarından örnekler var. Kitabın ilk yazılarında yazarın da yaşadığı , roman ve öykülerine çokça hikaye topladığı , fizik doktorası yapmak için gittiği Rio de Janeiro’dan kesitler var. Dili de ustaca kullanıyor. Her cümlede, her hikayede gerçekleri biz okurların yüzüne çarpıyor. Kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum. “Öteki”nin dilini kendi ülkesinde hiç “ öteki “ olmadan bu kadar yaşayarak aktarabilmek usta edebiyatçıların işidir.