Kitabın yazarı bir erkek, kitapta ismini bildiğimiz karakterler erkek, kitapta bahsedilen savaşı çıkaranlar erkek. Bu kitap hakkında konuşmak istedim. Kadınların konuşmasını istedim kitap boyu, Akhbar gibi.
Savaş yıllarında ülkesinden uzak kalmış ve ortalık durulduğunda geride bıraktığı kadınları; annesini, ablasını, sevgilisini arayan Akhbar'ın hikayesi bu. Aslında tüm o aradığı kadınların silinmiş suretlerinin, siyasal İslam'ın baskısıyla yok edilmiş kimliklerinin hikayesi. Çador; kadınların giydiği bir çarşafmış, kitabı okumadan önce ne olduğuna dair bir fikrim yoktu. Şanslı da saydım kendimi bilmediğim için, bilmek zorunda kalmadığım için. Kişisel tercihlerden bahsetmiyorum, bir rejimin dayatması söz konusu bu kitapta. Kadınları çadora mahkum eden rejim; onları toplumdan silmek, soyutlamak istiyor. Akhbar'ın da dediği gibi kadınlar olmadan "Hayatın yarısı yok." Kadınlar, yanlarında bir erkek olmadan sokağa bile çıkamıyorlar. Bekar kadınlar gerekirse zorla evlendiriliyorlar. İçimi ince ince kıydı bu kitap.
Son satırlarda burkanın içindeki Akhbar'ın, yanından geçen otomobildeki adamın bakışlarıyla taciz edildiğini, o adamın burkayı gözleriyle deldiğini okuyunca hikayenin geçtiği topraklara çok da uzak olmadığımızı bir kez daha hissettim.
Murathan Mungan'ın şiirsel üslubuyla daha neşeli bir hikaye okumak istedim ama bu, sesi kesilsin diye tüm varlığı yok edilen kadınların hikayesi.