Her zamanki pembeliği çekilen yanakları
solmuş, bakışları kararmıştı.....
Çizgilerinde donakalmış acısıyla, ne
zaman, kimin elinden çıktığı kestirilmesi olanaksız bir yontuç gibiydi yüzü...
Gözleri çakmaklandı.
..
— İşte o Rıza Beyi tutacaksınız, bana getireceksiniz..
Kâhya istenileni tam anlayamamıştı. Bekledi.
— Diri getireceksiniz!
Kıvılcım gibi çıkıyordu hanımın dudakları arasından her
kelime. Açıklamasını tamamladı:
— Ben öldüreceğim onu! Kendim öldüreceğim...
Kalbi duyulacağını sanacak kadar gürültülü çarpıyordu.
Karşılık veremedi. Nagantının demir sertliği gittikçe batıcı, rahatsız edici geliyordu yastığın altında. Ne işi vardı orada?
— Uyumuyorsun! İznin olursa lâmbanı yakayım..
Nasıl güçsüz olduğunu, yüzünün rengi nasıl uçup uçup geri geldiğini görmesinden ürktü:
— Yakma! Olmaz, diye inledi.
— Yakayım, daha iyi görürsün beni! Daha kolay vurursun!
Yalvardı:
— Yakma! Ne olur yakma..
Kibritin çakılışını duydu. Alev, oda kapısının cilâlı tahtalarına vurdu. Rıza Beyin tavana çıkan kocaman bir gölgesini çizdi.
— Gör! Silâhsızım. Tabancam üstümde yok! Hadi, madem vurmaya geldin, vur beni...
Mustafa Kemal Paşayı, Balkan Savaşından az önce, Selânikte
görmüştüm. Güzel adamdı. Güneşli güzel günleri andırıyordu.
Güzellikten de çok duruşuyla, fiziğiyle görene bir şeyler anlatıyordu. Binbaşı olmalıydı o sıralar Paşaların, alay
kumandanlarının arasında, yüz subayın arasında seçiliyor, insan ilk
bakışta onu görüyor, bir görünce de bir daha dönüp bakmak isteği
duyuyordu....
Yenilgi ile bağdaşacak insan değildi o. Ondan gelen
haberler umutlarımı arttırıyor, güzel şeyler doğuyordu içime. Akılla mantıkla açıklanmayacak durumlar vardır dünyada.
İnsan bir umuda kapılır..
"Tapu senet sepet aranmazdı o dönemde. Beyler at üstünde çiftlik alır satar, rakı masasında tarla bağışlarlardı. Sözleri sözdü, tabancaları bellerindeydi. Anlaşmazlıklarda verilen sözün hesabı tabancayla sorulurdu."
"Dilâ Hanım, kırlık yerlerde sürüler arasında yetişen çoğu Arnavut kızları gibi iyi ata biner, iyi tabanca kullanırdı. Kocasının ölümünden sonra biniciliği atıcılığı daha da ilerledi, işlere sahip çıkmak ona düşmüştü."