Her çeşit ölüm görmüştü ama bu çocuğunkine benzeyenini hiç görmemişti. oradan hemen uzaklaştı.Yanından geçen bir askere çocuğu göstererek onu oradan kaldırmalarını rica etti…. Çocuğun ayaklar altında çiğnenmekten kurtulmuş olmasına en çok selmanoviç sevindi. Bu çoklarınca yararsız bir iş olarak görülebilirdi. Yalnız insan yaşarken insan değildi. Ölse de, parçalansa da, tek burnu kalsa da insandı. Yerin altında da yine insandı. Çünkü insan ne kol,ne burun, ne bacaktı. İnsan bunların hiçbiri değildi. Böyle olduğu için de ölüm ne kadar haksız ve yırtıcı olursa olsun bir hayvan gibi onu ortadan kaldıramıyordu.
Bu sırada tozu dumana katan çarpık bacakli bir asker koşarak ; yolda gelirken düşürdüğü ayakkabısını getirdi . Başını çevirip bakmadı bile .Herhalde hitler’in bu kuklası ölülerin ayakkabı giymediklerini unutmuş olacaktı.
Mitza aldırmadı, dimdik tutmaya çalıştığı başıyla bir cesaret tanrıçasına benziyordu. Sonra niye, neden ve kimden korkacaktı? Zaten çoktan ölmüştü. Dünyada da ölümden korkmayan yalnız ölüler kalmıştı.
Engebeli bir araziye benzeyen insan ruhunu çok iyi ortaya koyduktan başka oyunun en ilginç yanı olan bir insanın sımsıkı kapalı olan kalbine giriş sahnesini en ünlü ruhbilimcilere parmak ısırtacak bir ustalıkla oynamıştı.