En Eski Gaspıralı İsmail kitaplarını, en eski Gaspıralı İsmail sözleri ve alıntılarını, en eski Gaspıralı İsmail yazarlarını, en eski Gaspıralı İsmail yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1878 yılında Bahçesaray Belediye Reisliğine seçilen
Gaspıralı İsmail Bey, iyi niyetle çalışmak istemişse de birçok
teşebbüsleri diğer belediye idare üyeleri tarafından baltalanmıştır.
İşbaşına gelirken programında olduğu üzere, şehir sokaklarına
fener koydurmak, hastahane açmak, cahil Türkler
için okuma yazma kursları açmak gibi tasarıları, "belediye
kasasından para eksilir" düşüncesi ile diğer belediye idare
üyeleri tarafından reddedilmiştir. Buna rağmen Gaspıralı İsmail
Bey, tasarılarını her fırsatta gerçekleştirmekten de geri
kalmamıştır. İsmail Bey; Türk okullarının onarımını yapmak,
öğretmenlerinin ücretlerini ödemek ve zeki fakir çocukların
yüksek okullarda okumalarını sağlamak için Kırım'ın bütün
şehir kasaba ve köylerinde "Cemiyet-i Hayriye"ler kurdurdu.
Bunların gelirleri hamiyetli Türkler tarafından bağış yolu ile
sağlandı.
Gaspıralı İsmail Bey, Türk Milletinin boylarını birbirine
bağlayan en önemli unsurun; "DİL" olduğu görüşündeydi.
Türk dünyasında konuşulan büyük, küçük birçok lehçelerden
öyle bir ortak lehçe seçilmeliydi ki, Tuna boylarında yaşayan
bir Türk'le, Doğu Türkistanlı bir Türk rahatlıkla konuşup anlaşabilmeliydi.
Bazı Türk lehçeleri vardı ki, (Yakutça ve Çuvaşça)
gibi bunlar müstakil bir dile gitmekteydi. Aynı şekilde
"DİL BÜTÜNLÜĞÜ" parçalanan milletlerin de akıbeti parçalanmak
ve yok olmaktı. Bu gerçeği gören Gaspıralı İsmail Bey,
Türk lehçeleri arasında yaratılmaya çalışılan uçurumu kapatmak
gayesi ile bütün faaliyet hayatının en önemli kısmını
"Dilde Birlik" idesinin tahakkukuna hasretmiştir.
Gaspıralı İsmail Türk Dünyasının cehaletini fark eden ve ömrü boyunca bu uğurda mücadele eden değerli bir şahsiyet.Gaspıralıyı anlayabilirsek ,dilde fikirde işte birlik diyebilirsek Türk dünyası olarak Turanda birleşebiliriz.Kitap Gaspıralıyı çok güzel özetlemiş ama kendi romanlarını ve fikri yazılarını tavsiye ederim
İlminski'ye göre: Arap alfabesi kullanılırken Türk lehçeleri arasındaki ayrılık göze çarpmıyordu. Bu bakımdan Arap alfabesi birleştirici bir özelliği sahipti. Halbuki Rus alfabesi fonotik yazıya yakın olduğundan en küçük ayrılıkları dahi göstermekteydi. Bu noktadan hareketle Türk dili mümkün olduğu kadar küçük lehçelere bölünmeli, bu küçük lehçelere de Rusça kelime ve dil kuralları sokularak bunların birer bağımsız dil haline gelmeleri sağlanmalıydı. Böylece Rusya'da yaşayan Türkler'in Rus kültürünün potasında kolayca eriyerek, Ruslaşmaları mümkün olabilecekti.