Goriot Baba... Fransız Devrimi sonrasında Paris’te yaşayan burjuvazinin bitmek bilmeyen yüksek nefsâni isteklerini, paraya olan tapınmalarını, bedensel ve ruhâni zevklerini hayatlarının merkezine koymalarıyla birlikte yaptıkları seçimlerin hayatlarına yansımalarını ele alan müthiş bir roman.
İki kızı için hayatı boyunca çalışan, ter döken, serveti milyonlarla ifade edilen fabrikatör Goriot’un bütün malını, mülkünü kızlarının burjuvazi sınıfı içinde saygın bir yer kazanması için harcaması, bütün servetini onların arzularını tatmin etmek için heba etmiş olması ve sonra kendisini ise beş parasız bir şekilde Paris’in orta sınıf bir pansiyonun da ‘oda’ denilemeyecek kadar kötü bir dört duvar arası boşluğa hapsetmesini ve hazin sonunu anlatıyor.
Goriot Baba’nın bu hikayesi ve cefalı hayatına, pansiyonda kapı komşusu olan, gençliğin kendisine verdiği elde etme hırsıyla, hayalperestlikle, aşk ve tutkuya olan merakıyla... burjuvazi sınıfına bir akrabası aracılığıyla girmeye çalışan ve beş kuruş parası olmayan hukuk öğrencisi Eugene de Rastignac Goriot Baba’nın kızına aşık olmasıyla birlikte eşlik ediyor. Ve acılarına ortak oluyor.
Romanda geçen insanların hayatta ‘erdem’ adına anladıkları şeyler devrimden önce ve sonra Fransa’da hüküm süren Romantizm akımının etkisiyle toplumda ön planda olan kişisel duygular,aşk ve tutku gibi merkezlerden ibaretken; Balzac bunun gerçek hayatta da olduğunu ve bu tutkulu hayatı yaşayan insanların merhamet,dostluk,aile bağları vb. kutsal birçok ahlâki yargıyı nasıl rafa kaldırdığını gözler önüne sermiş...