Sürekli ağlamak üzereymiş gibi görünen yüzler vardır; bazı yüzler her an gülecek veya ıslık çalacak gibidir; bazıları da durup dinlenmeksizin hayali bir trompete üflüyor gibidir.
Tıpkı denizin yüzeyinde dalgalar sürekli kabarırken alt katmanlarda derin bir dinginliğin hâkim olması gibi. Dalgalar çarpışırlar, birbirine girerler, denge ararlar. Beyaz, yumuşak, oynak bir köpük, dalgaların değişen hatlarını takip eder. Bazen kıyıdan çekilen bir dalga bu köpüklerin izini bırakır kumsalda.
Yakınlarda oynayan çocuk köpükten bir avuç almaya geldiğinde şaşırır: Sıktığı avcunda birkaç damla su kalmıştır sadece. Dalganın getirdiğinden çok daha tuzlu, çok daha acı bir su. Gülme de aynı bu köpük gibi doğar. Toplumsal hayatın dış yüzeyindeki küçük isyanları haber verir. Bu altüst oluşların oynak şeklini anında gözler önüne serer. O da tuzlu bir köpüktür. Köpük gibi ışıldar.
Tatmak için bu köpükten bir avuç alan filozof da elinde kalan bu azıcık şeyde bir parça acılık bulacaktır.