“Ey hikmeti akılları mest eden!
Ey kudreti selleri bile durduran
Ey kalpleri nur ile dolduran
Ey cihanı geceye döndüren!
Ey gönülleri ağlatan, inleten!
Ey feryadı kahkahaya çeviren!
Ey fikirleri, ilimleri yaratan!
Senden bu var oluş, değişim
İnsanda sefa, kemal, vuslat
Cihanda cefa, zeval, hasret
Senden, yine hepsi senden, Allah!
Sensin bize en büyük yardım kapısı.”
Ayanzade Namık Ekrem “Hicran”
Ama yine gençler bunu beğenmezlermiş. Lafzlar süslü müslü, cicili bicili olsun da mana olmasın zararı yok! derlermiş.
Ben de derim ki: Mesleğim ciddiyettir. Mana-peresttir. Tumturaklı elfazdan ziyade meal-i hakikate meclubum.
Şiir manadır, ruhtur. Manasız, gayr-ı mevzun, ahenk ve şiveden mahrum sözleri okuyanlar bilmem ki ne lezzet alırlar? Zehi iptila! Garip heves!
Nezihe “Anne bana sen neler sorarsın?
Bilmem dilini niçin yorarsın?
Âlemde heves mi kaldı bende?
Âram u sefâ mı kaldı tende?
Gül-gonca misal, o nev-nihalim
Nerde hani? Âşık-ı cemalim?”
Ey şiir-i semavi, yetişir süz-ı revanım
Feryâdıma imdat
Allah için olsun, bitiyor tâb u tuvânım
Yetmez mi bu feryat
Pişimde fürüzan oluyor nur-ı hayalin
Her noktada canan!
Lâkin beni mahvetmededir fikr-i visâlin
Bu derdime derman...
Dilber! Çekilir mi bu kadar süziş-i hasret
Gel! Eyle terahhum
Vallah beni örseledi nâle-i firkat ,
Etmem mi tazallüm?!.