Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zamanımızın Bir Kahramanı

İntihar

Kaan Arslanoğlu

İntihar Gönderileri

İntihar kitaplarını, İntihar sözleri ve alıntılarını, İntihar yazarlarını, İntihar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Tutunamayan"ı oynayanlarla kaynıyor ortalık. Uyum­suz, sorunlu, her şeyi anlamsız bulduğunu söyleyen, tutunmak için hiçbir şey yapmadığı havasında yığınla insan. Oysa ellerine bir dikkat edin, demir pençeler görürsünüz. Çelik tırnaklar. Yakınlarında uzakla­rında ne görür ne hissederlerse pençelerini takarlar. Tutunurlar, hem de ne biçim tutunurlar. Boş vermiş görünümdedirler güya, uçan kuş­tan haberleri olur. Yaklaşmadan kokusundan tanırlar işlerine yarama­yacak olanı, selam bile vermezler uzaktan. Duygulu görünürler, acın­dırırlar kendilerini, yürekleriyle değil hesaplarıyla yaşarlar oysaki. "Dis­connectus Erectus" gibi bir ad takmışlardı bunlara galiba, Latince bil­se Connectus Erectus'tan daha anlamlı bir karşı isim bulabilirdi. Bü­tün bedenleriyle yapışanlar ya da tırnaklarıyla sıkı sıkı yek vücut olan­lar gibi... Alırlar da alırlar. Fare gibi üflerler kopartmadan önce bir şey­leri. Tırtıkladıkları, sürekli tırtıkladıkları bile fark edilmez o yüzden.
"İnsanlar hak ettikleri muameleyi görürler". Bir bölümü için belki geçerli. Hatta insanların çoğunluğu için. Ya azınlık­ta kalanların, çektiklerini hak etmeyenlerin yüklendiği acılar? Ya ço­cuklar, ya hayvanlar? Onların çektiklerini haklı, mantıklı kılan ne?
Reklam
İyileri kırmamak için iyilik numarası yapılabilir mi? Kızı, anasını, babasını, teyzesini kırmamak için yıllarca iyilik numarası yaptım. Sadece numara yapmak için uyumlu olunmazdı herhalde, içimde de buna yatkın bazı parçalar var­dı demek ki; yine de sonuç olarak denk gelmemişti bir şeyler. Gittikçe artan bir basınç yaratıyordu uyumluluk, gittikçe katlanılmaz bir bo­ğuntu. Ona yaklaşıp öpüyor. Mutlu muydu o zamanlar? Bir yanıyla mutluydu. Numara yapan yanı. Öbür yanı hiç ölmedi. Öl­mek ne, uykuya bile dalmadı. Öperken dahi bir gözü ona bakıyor; öbür gözü aynaya. Senin yaşamının anlamı bu mu? diye soruyor; küçümseyici...
Çekiliyordu toplumdan. Darda kalma­dıkça kimsenin yüzüne vurmazdı kusurlarını, çekilirdi. Yalnızlığına çe­kilirdi. Bu bir bahaneydi belki yalnız kalmak için. Burukluk duyuyordu. Burukluk birikiyordu. Yılların burukluk birikin­tisi. Koca bir boşluk duygusu. Her şeyi bırakmış olmanın, yaşamında­ ki hiçbir şeye gönülden bağlanamamanın başarısızlığı.
Bir şey eksik... Yaşamıyor. Farkediyor işte, yaşamıyor. Onlar mı yaşamayan. Yaşamayan kendisi...
Zengin kızı... Güzel... İyi okullarda okumuş, fakat boş kafalı ve şı­marık. İyi okulları bitirdikleri için her bir naneyi bilir bunlar. Yığınla kitap devirmiştir. Hatta arkadaşlarıyla yarış içindedir kim ne kadar çok okuyor diye. Ne kadar çok okursan oku, kevgir gibiyse kafa, dolduramazsın. Özellikle yabancı yazarlar okurlar güya. Üst üste yığarlar tükettikleri her şeyi. Ondan sonra sorarsın, bizden kimleri beğeniyorsun, ikinci sı­nıf bir porno yazarıdır mesela tuttukları ya da tatsız tuhaf hikayeler anlatan bir android. (İyi okuyanlara karşı dizginleyemediği bir kinle yüklüdür. Kitap okuma hevesi pek nadir gelir çünkü. Geldiğinde de çoğunu yarım bırakır; suçlusu da kötü yazarlardır.) Evet, gelip de so­nunda berbat şeylerden hoşlanacaksan, onca okuduğun neye yarar şır­fıntı! Büyük ihtimal bu da onlardan. Öyle öyle... Canım nerden bilir­sin, belki yanılıyorsun! Niye yanılayım; rock müziğe bayılırlar sözde, bir yandan pespaye pop parçalarla kendilerinden geçerler. Asi görünür­ler hesapta, elllerini sıcak sudan soğuk suya sokmazlar. Evet evet, "Simyacı"yı da okumuş pek beğenmiştir. Hatta bilmem ne nehrinin kenarında oturmuş ağlamıştır. Yok canım, oturup ağlayacak göz var mı karıda!..
Reklam
Adı Murat'mış. Evet, öyleydi herhalde. Murat!! Sana kalsın dünya güzelin Murat. Rakibin olacak halim mi var benim. Alıp götürücü na­zarlar atamam ki onlara. Senin gibi... Küstah bakışlardan hoşlanır ke­vaşeler. Kendini bir bok zanneden bakışlardan... Haşin, delici, yatağa atıcı suratlardan. Götürücülükleri gözlerinden okunur ve kadınlar ba­yılır buna. Ne olacak benim yakışıklılığımdan. Pislik İster onlar. Söyle bunları, hemen inkar edeceklerdir; kabul ederler mi, ne denli çürük karakterliysen, ne denli iğrenç kokular yayıyorsan etrafa o denli çekici olduğunu gözlerinde. Benden ne kötülük gelecek sana kızım, hangi kazığımı yiyeceksin, kim sana anlatacak kirli hikayelerimi, nerede mın­cıklayacağım oranı buranı; sıkılırsın iki günde.
Tüm bu koşuştur­ma pahalı bir tenis kulübüne üyelik uğruna mı? Çocuğumuz en iyi ko­leje kayıt yaptırabilsin diye mi? Ben de en iyi kolejden mezun oldum ve yaşamdaki en olumlu edimim oğlumu en iyi koleje sokabilmek ola­cak; o da kendi oğluna, kızına aynı geleceği hazırlayacak ve yalnızca bununla övünecek. Yeter! İşte bu son sözcüğü kimse söyleyemiyor.
Bazı insanların yaşamda tutundukları tek halka ger­çekte işleriydi. Paranın bile önemi kalmamıştı onlar için. Bir sı­nırı aştıktan, kendin için harcayamadıktan sonra ne değişir birkaç sıfır eksik birkaç sıfır fazla... Şuna buna özenip umutlanamazlar. Daha iyi bir yaşam beklentileri, söz gelimi daha iyi bir tatil özlemleri artık hiç olmayacak. Tek amaç daha güçlü konuma gelmek. Rakipler. Şirket içinden rakipler. Rakip şirketler... Daha güçlü olmak gerek. Her şey ra­kipleri alt etmek için. Alt etmek ne için? Belirsiz. Peki belirli olan ne?
68 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.