Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zamanımızın Bir Kahramanı

İntihar

Kaan Arslanoğlu

İntihar Sözleri ve Alıntıları

İntihar sözleri ve alıntılarını, İntihar kitap alıntılarını, İntihar en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yavşakizm
Yavşak olmak, yani mertliğin karşıtı olarak laçka karakter göstermek; yavşakizm, yani zekayı ve bilgiyi aptalca ve düzeysiz zevkler için kullanmak, küçük çıkarlar için kaypaklık etmek.
Sayfa 108Kitabı okudu
Hiç ölmeyecekmiş gibi tat al yaşamdan, yarın ölecekmiş gibi umursama hiçbir şeyi.
Sayfa 222Kitabı okudu
Reklam
Ölecekti ve hiçbir düşüncesinin hiçbir hükmü kalmayacaktı.
"Soğuktu dünyası, ıslaktı, soluk soluğaydı. Karanlıktı, rüzgarlıydı azıcık. Sırtında ağır bir yük vardı."
Sayfa 12 - ADAM YAYINLARI
Zengin kızı... Güzel... İyi okullarda okumuş, fakat boş kafalı ve şı­marık. İyi okulları bitirdikleri için her bir naneyi bilir bunlar. Yığınla kitap devirmiştir. Hatta arkadaşlarıyla yarış içindedir kim ne kadar çok okuyor diye. Ne kadar çok okursan oku, kevgir gibiyse kafa, dolduramazsın. Özellikle yabancı yazarlar okurlar güya. Üst üste yığarlar tükettikleri her şeyi. Ondan sonra sorarsın, bizden kimleri beğeniyorsun, ikinci sı­nıf bir porno yazarıdır mesela tuttukları ya da tatsız tuhaf hikayeler anlatan bir android. (İyi okuyanlara karşı dizginleyemediği bir kinle yüklüdür. Kitap okuma hevesi pek nadir gelir çünkü. Geldiğinde de çoğunu yarım bırakır; suçlusu da kötü yazarlardır.) Evet, gelip de so­nunda berbat şeylerden hoşlanacaksan, onca okuduğun neye yarar şır­fıntı! Büyük ihtimal bu da onlardan. Öyle öyle... Canım nerden bilir­sin, belki yanılıyorsun! Niye yanılayım; rock müziğe bayılırlar sözde, bir yandan pespaye pop parçalarla kendilerinden geçerler. Asi görünür­ler hesapta, elllerini sıcak sudan soğuk suya sokmazlar. Evet evet, "Simyacı"yı da okumuş pek beğenmiştir. Hatta bilmem ne nehrinin kenarında oturmuş ağlamıştır. Yok canım, oturup ağlayacak göz var mı karıda!..
Reklam
Bir erkek ve yeni doğmuş bebeği hakkındaki düşünceleri
Bir et parçasını eline tutuşturdular. "Baba ol­dun!" dediler. "Tebrikler... " Bunda tebrik edilecek ne vardı ki? Sekiz buçuk ay önceki eylemi sayılmazsa bu iş için ne yapmıştı ki? O eyleminse başkalarınca kutlanacak nasıl bir başarı sayıldığını kestiremiyor­du. Kırmızı et parçasını ayıp olmasın diye yarım dakika elinde tutup annesine verdi. Biraz büyümeli, yüzü falan bir şekle girmeliydi ki, bir kişilik olarak benimseyebilsin, sevebilsin.
Mantık denen şey nedir ki sahi! Kim, kendi yapmadan doğru ya da yanlış olduğuna gönülden inanabilir bir şeyin? Doğru ya da yanlış nedir ki hakikaten? Kim kendi gücünü, yüreğini ateşte sınamadan, iç huzuruyla, benim doğrum budur, diyebilir.
Sayfa 135Kitabı okudu
"İnsanlar hak ettikleri muameleyi görürler". Bir bölümü için belki geçerli. Hatta insanların çoğunluğu için. Ya azınlık­ta kalanların, çektiklerini hak etmeyenlerin yüklendiği acılar? Ya ço­cuklar, ya hayvanlar? Onların çektiklerini haklı, mantıklı kılan ne?
Çekiliyordu toplumdan. Darda kalma­dıkça kimsenin yüzüne vurmazdı kusurlarını, çekilirdi. Yalnızlığına çe­kilirdi. Bu bir bahaneydi belki yalnız kalmak için. Burukluk duyuyordu. Burukluk birikiyordu. Yılların burukluk birikin­tisi. Koca bir boşluk duygusu. Her şeyi bırakmış olmanın, yaşamında­ ki hiçbir şeye gönülden bağlanamamanın başarısızlığı.
Reklam
Bir şey eksik... Yaşamıyor. Farkediyor işte, yaşamıyor. Onlar mı yaşamayan. Yaşamayan kendisi...
Kusursuz insan yok diyorlar. Doğru, kusursuz in­san yok ama kusurlar arasında hiç mi fark yok?
"Tutunamayan"ı oynayanlarla kaynıyor ortalık. Uyum­suz, sorunlu, her şeyi anlamsız bulduğunu söyleyen, tutunmak için hiçbir şey yapmadığı havasında yığınla insan. Oysa ellerine bir dikkat edin, demir pençeler görürsünüz. Çelik tırnaklar. Yakınlarında uzakla­rında ne görür ne hissederlerse pençelerini takarlar. Tutunurlar, hem de ne biçim tutunurlar. Boş vermiş görünümdedirler güya, uçan kuş­tan haberleri olur. Yaklaşmadan kokusundan tanırlar işlerine yarama­yacak olanı, selam bile vermezler uzaktan. Duygulu görünürler, acın­dırırlar kendilerini, yürekleriyle değil hesaplarıyla yaşarlar oysaki. "Dis­connectus Erectus" gibi bir ad takmışlardı bunlara galiba, Latince bil­se Connectus Erectus'tan daha anlamlı bir karşı isim bulabilirdi. Bü­tün bedenleriyle yapışanlar ya da tırnaklarıyla sıkı sıkı yek vücut olan­lar gibi... Alırlar da alırlar. Fare gibi üflerler kopartmadan önce bir şey­leri. Tırtıkladıkları, sürekli tırtıkladıkları bile fark edilmez o yüzden.
Adı Murat'mış. Evet, öyleydi herhalde. Murat!! Sana kalsın dünya güzelin Murat. Rakibin olacak halim mi var benim. Alıp götürücü na­zarlar atamam ki onlara. Senin gibi... Küstah bakışlardan hoşlanır ke­vaşeler. Kendini bir bok zanneden bakışlardan... Haşin, delici, yatağa atıcı suratlardan. Götürücülükleri gözlerinden okunur ve kadınlar ba­yılır buna. Ne olacak benim yakışıklılığımdan. Pislik İster onlar. Söyle bunları, hemen inkar edeceklerdir; kabul ederler mi, ne denli çürük karakterliysen, ne denli iğrenç kokular yayıyorsan etrafa o denli çekici olduğunu gözlerinde. Benden ne kötülük gelecek sana kızım, hangi kazığımı yiyeceksin, kim sana anlatacak kirli hikayelerimi, nerede mın­cıklayacağım oranı buranı; sıkılırsın iki günde.
64 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.