Kadın, kendi özgürlüğü, onuru, adı, özsaygısı, gerçek doğası ve iradesinden oluşan bir dünyadan yoksun biçimde, erkeğin önünde dikiliyordu. Kendi maddi ve manevi hayatının üstündeki her türlü denetim olanağı elinden alınmıştı; kendi kanı ve hücreleriyle, kendi zihni ve kalbinin atomlarıyla kendi içinde yarattığı küçük meyvesini bile kendisi kontrol edemiyordu.