"İçimde bulanık bir biçimde, olağanüstü eğilimler duyuyorum, dip dalgalarına benzer şeyler, deviniler, anlaşılmaz çırpınışlar ki anlamaya çalışmak istemiyorum, gözetlemek bile istemiyorum, oluşmalarına engel olmaktan korkuyorum. Pek yakın zamanlara kadar, durmamacasına çözümlerdim kendimi. Sürekli olarak kendi kendimle konuşmak alışkanlığındaydım. Artık, istesem bile yapamıyorum. Birdenbire, ben farkına bile varmadan sona erdi bu hastalık. Bu iç konuşmanın bir tür ikilenme gerektirdiğini düşünüyorum, kendimden başka birini kendimden fazla sevmeye başladığım günden sonra bunu yapamaz oldum."(281)