Devlet Ordu ve Toplumsal Cinsiyet

Militarizmin Cinsiyetçi Suretleri

Çiğdem Akgül

En Eski Militarizmin Cinsiyetçi Suretleri Sözleri ve Alıntıları

En Eski Militarizmin Cinsiyetçi Suretleri sözleri ve alıntılarını, en eski Militarizmin Cinsiyetçi Suretleri kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Modern ordular, şiddet tekelini elinde bulunduran devletin, şiddetini ve tahakkümünü sorgulamayacak itaatkar bireyler üretiminin baskı aracıdır.
Kadını erkeğin, şerefine, sahipliğine, şiddetine tabi kılan ataerkiden faydalanan militarist sistem, bu kurguyu genişleterek ve güçlendirerek bir yaşam biçimi olarak kadınlara dayatıyor.
Reklam
Bir "düşmanın" öldürülmesini kutsayan militarist sistemin devamı için erkeğin savaşçılığının, kadının da itaatinin "normalleştirilmesi" ve "doğallaştırılıp" kabul görmesi gerekir.
Savaşçı Yurttaşlar, Hegemonik Erkeklik ve Cinsiyetlendirilmiş Milliyetçilik
Savaş modern devletle birlikte tüm halkı daha yakından ilgilendirdiği için, savaşın nasıl sunulacağı önemlidir. Askere alınmış gençlerin ölümü, şiddet kullanmayı, maddi ve manevi kayıpları göze alacak bir fedakarlığa ikna edilmelerini sağlayacak ideolojik bir çerçeve gerekir. Modern ulus devletin ideolojisi milliyetçilik, ulus devletin mekânsal sınırları içinde ortaklık duygusu aşılamak üzere geliştirilmiştir. Yeni kurulan ulus devletlerde birlikteliği sağlamak üzere yapay benzeşmeler varsayılır. Buna bağlı olarak birçok yazar da ulusun bir hayal olduğuna ve bütünlük, ortaklık yaratma girişimi olarak suniliğine işaret etmiştir. Örneğin Anderson ulusu, "sınırlı ve egemen olarak hayal edilmiş bir topluluk"" şeklinde tanımlamış ve milliyetçiliğin de bu hayali olarak yaratılan ulusun, kurulmakta olan ya da kurulan devlet ile ilişkisini sağlayan bir anlatı olduğuna işaret etmiştir. Bu yaklaşımlara paralel, aslında "bu tür anlatıların gücü, anlatıların doğru olup olmamasında değil, doğru kabul edilip, gerçekliğine inanılmasında yatmaktadır. Böylece bu inançlar, ulus-devletin sınırlarını korumak adına yürüttüğü savaşma, öldürme ve dışlama gibi eylemleri için meşrulaştırıcı etken haline gelirler. Ulusal karakteri, sınırlar koyarak tanımlamak ve ulus-devletin idamesi adına yapılan savaşları meşrulaştırmak, "öteki" olanı vurgulamayı gerekli kılar.
Sayfa 29 - Dipnot YayınlarıKitabı okudu
McClinton gibi milliyetçilik üzerine çalışan kuramcılar, milliyetçi söylemde ulusun bir aileye benzetildiğini ve bu ailede kadın ve erkeğin kendilerine atfedilen geleneksel rollerini oynadıklarını belirtmişlerdir. Mosse, kadınlara yeni kurulan devlette, savaşçı erkeklere yardımcı, destek olma rolünün verildiğini; erkekler, ulus devlete savaşçı rolü ile aktif olarak katılırken, kadınların modern devlette geride bekleyenler olarak sessizliği ve ağırbaşlılığı temsil ettiklerini belirtir. Ayrıca yeni kurulan devletin coğrafi sınırları da kadın bedenine benzetilerek cinsiyetlendirilmiş ve cinselleştirilmiştir. "Vatanın, uğrunda sevilip, adanılacak ve de sahiplenilip korunacak bir kadın bedenine benzetilmesi" ile kadını erkeğin korumasına tabi kılan bir söylem yaratılır. Vatan, "ötekinin", "yabancının" saldırısından, işgalinden korunmalı, her zaman ulusun erkeklerine ait kalmalıdır. Ataerkil sistemin, koruyan, denetleyen, sahip olan, dölleyen gibi erkeklikle özdeşleştirdiği özellikler aracılığıyla erkek üstünlüğüne dayalı evlilik pratiği, aynı değerler eşliğinde yine bir erkek üstünlüğünü yansıtan askerlik pratiğine aktarılır. Erkeğin ailede iktidarı elinde tutmasını sağlayan namus, şeref, terbiye gibi ilkeler adı altında kullandığı şiddet, bu kez aynı ilkeler aracılığıyla devlet adına kışkırtılır ve yasal olarak onaylanır.
Sayfa 30 - Dipnot YayınlarıKitabı okudu
Bir Askerin Yaratılması
Erkeklerin bir gruba 'zorunlu alınması', boyun eğmesi, bireyselliğinin ve özgürlüğünün yitirilişi ile karşı karşıya kalma paradoksunu da barındırır. Üstelik bu durum, özgürlüğü tatmak, erkek olarak cesaret ve gücünü kanıtlama hevesi ile gelmiş erkeklerin, yıllardır kendilerine dair dinledikleri erkeklik hikayeleri ile örtüşmemektedir. Bu, bağımlılık, riayet, boyun eğme demektir. Bu yüzden askeri eğitim programı öngörülemeyen davranışları ve itirazları hesaba katarak şekillenmiştir. Askeri eğitim, insan davranışlarının, eylemlerinin rastlantısal olabilme halini, engellenmesi gereken bir durum olarak kabul eder. Bu yüzden her türlü iktidar, özgürlük, cesaret, şiddet arayışı ordu için uygun değildir; dahası bir kurum olarak ordunun ve militarizmin işlevselliği ve verimi için tehlikelidir. Öyleyse, olası isyan, karşı çıkış, tahammülsüzlükler durdurulmak zorundadır. Askerlik, ne zayıf, güçsüz, korkak - dişil değerleri barındıran erkekler, ne de uyumu bozacak fazla özerklik, cesaret arayışı ister. Bu dengenin tutturulabilmesi ise, uzun ve zahmetli bir sürece işaret eder. Bu öngörülerle şekillenen eğitim süreci, askerde karşı çıkışları engellemek adına koşulsuz itaati amaçlar; İtaati sağlamanın en etkili aracı ise; AŞAGILAMADIR.
Sayfa 69 - Dipnot YayınlarıKitabı okudu
Reklam
21 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.