Sanırım Paul Auster’ın New York Üçlemesi’nden bahsetme zamanı geldi: Cam Kent, Hayaletler, Kilitli Oda… İç içe geçmiş konular ve karakterler, incecik üç kitaba sığdırılmış. Ve okura da, okumak dışında ipuçlarını bulma görevi verilmiş. Polisiyeyi andıran aksiyonsuz kurgusuyla, belki her okura çok da cazip gelmeyecek bir tarzı var bu üçlemenin. “Her kitap, her okuyucuyu kavramalı” diye bir iddiam olmadığı için çok da sorun değil bu bence. “Hiç kimse bir başkasının sınırından içeri giremez, nedeni çok basit: hiç kimse kendisine ulaşamaz da ondan” diyor Auster bu üçlemede, bir de insanın en büyük çelişkisine işaret ediyor. Sıradan bir anlatımı olmayan seri, okurun nasıl ters köşeye yatırıldığının bir kanıtı. Not tutulan defterlerin böyle ön plana çıkarıldığı eserleri sevmemek, zaten benim için pek mümkün değil. Çünkü defterlerin olduğu yerde arayış vardır. İşte tokat gibi inen bir alıntı: “Yalanı geri alamazsın. Gerçek bile yeterli olmaz buna.” (s.183)