Dönemin Musevi ilticacılarından olan yazar; daha 1923 yılında hayranlık derecesinde büyük bir ön görüyle yazdığı bu romanı Nazizm'in alacakaranlığındaki örümcek kafalılarla başlatıyor, dönemin ufkunda kara bir güneş gibi doğan asıl Hitler görüngüsü ile bitiriyor. Mesleği gazetecilik de olan yazarın, iki dünya savaşı arasındaki dönemi günün
Roth'un bu ilk romanını yazıldığı tarihte, 1923 yılında okumuş olsaydık distopya olarak nitelendirirdik bence. O kadar gerçeküstü ve aslında o kadar gerçek çünkü. Almanya'da iki dünya savaşı arasında faşizmin yükseldiği korkunç dönemi ele alıyor. Ama Hitler bile kitabı okusa yazara ''Kafanda kuruyorsun, yok öyle bir şey.'' derdi sanırım :')
Birinci dünya savaşından yenik ayrılan, aşağılık kompleksiyle birlikte kendini büyük de gören ezik ve cahil asker Lohse, bir antikahraman. Savaştan sonra öğretmenlik yapmaya başlıyor ama kendisini o kadar bilgili, yetenekli ve herkesten üstün biri olarak görüyor ki işini küçümsüyor. Sonrasında yalanlarla, spekülasyonlarla, çarpıtılmış bir ''düşman var!'' algısı yaratarak, ikili oynayarak ve elini çekinmeden kana bulayarak faşist bir siyasetçiye dönüşüyor. Aslında hiçbir partiyi veya ideolojiyi benimsemeyen, kendisi dışında herkesten nefret eden bir karakter Lohse. Hitler'in bir prototipi. Gencecik bir yazarın geleceği bu kadar erken sezmesi hayranlık verici. Kitabın dili son derece akıcı ve şiirseldi. Yazarın bütün kitaplarını okumaya niyetliyim.
Maalesef güncelliğini hala koruyan konular bunlar. Mutlaka okunmalı.
Örümcek AğıJoseph Roth · Alfa Kitap · 2020109 okunma
Hep böyle olmuştu, yükseldiğini sandığı anda geri çekilmek zorunda kalmış, kendini kırgın, terk edilmiş halde, çıkmak için onca çabaladığı yollardan aşağı inerken bulmuştu.
Çaba gösterse de yönünü bulamıyordu,belirsiz şeyler uğruna güç sarf ediyordu,bu, gizemli bir rüzgarın dağıttığı iskambil kağıtlarından sürekli ev yapmak gibiydi.