Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Arjantinkarıncası, Emlak Vurgunu, Kirli Hava Bulutu ve Diğerleri

Öyküler

Italo Calvino

Öyküler Gönderileri

Öyküler kitaplarını, Öyküler sözleri ve alıntılarını, Öyküler yazarlarını, Öyküler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Caisotti'nin eski bir mücadele yoldaşı olduğunu keşfetmiş olmak da canını sıkıyordu. "Ne güzel bir dönemeçten geçmiş İtalyan toplumu!" diyordu kendi kendine. Biri köylü biri öğrenci iki partizan, İtalya'nın bütünüyle değişmesi gerektiği fikriyle birlikte isyan etmiş iki kişi. Bir de şimdiki hallerine bakmalıydı, neye dönüstüklerine: Dünyayı olduğu gibi kabul eden, para peşinde koşan iki kişi; üstelik bir zamanların burjuva sınıfının erdemlerinden bile yoksundular, inşaat işini yüzüne gözüne bulaştıran iki beceriksizdiler, iş ortağı olmaları ve doğal olarak birbirlerini alt etmeye çalışmaları da bir rastlantı değildi...
"Bir insan ekonomik bir işle uğraşmıyorsa, değersiz birisidir. Proleterler hiç değilse sendika yoluyla mücadele veriyorlar. Oysa biz, tarihsel perspektifleri çıkarlardan koparıyor, böylece yaşamın her çeşnisini yitiriyoruz, kendi kendimizi yok ediyoruz, hiçbir anlamımız yok artık."
Reklam
"Her rüya simgesi, bir şeyleşmedir," dedi, "işte Freud’un bilmediği de buydu."
Ne var ki, her defasında bu alıştırmanın keyfinden onu alıkoyan ve kitabın satırlarına geri döndüren bir şeyler oluyordu: Onun bile tam ne olduğunu bilemediği bir sıkıntıydı bu. Sorun, evlerdi: Çıkmakta oldukları bütün bu yeni binalar, altı sekiz katlı apartmanlar, kıyıya inen eğimli heyelan toprağının destek setleri gibi beyaz masif yapılar, bu yapıların denize bakan sayısız pencere ve balkonları. Beton humması, Riviera'yı ele geçirmişti: Şurada, insanların çoktan yerleştikleri, balkonlarında hepsi birbirinin aynısı sardunya kutuları bulunan bir apartman görüyordu insan; burada, henüz bitmiş, camlarında yılan şeklinde beyaz badana işaretleri bulunan, denize düşkün tek çocuklu Lombardiyalı aileleri bekleyen bir bina.
Usnelli kürek çekmeye ara vermişti, soluğunu tutuyordu hep. Delia'yı sevmek hep böyle olmuştu, bu mağaranın aynasındaki gibi: Sözcüklerin ötesindeki bir dünyaya girmek demekti. Zaten şiirlerinde sevgi üzerine tek dize yazmamıştı, bir tek bile.
Okuyabildiği kadar okumak istiyordu. Korkusu romanı bitirememekti: Bir deniz kıyısı serüveninin başlaması, dingin yalnızlık saatlerinin sona ermesi, tatil günlerine bambaşka bir hızın el koyması demekti; oysa bir kitapla özdeşleşmiş biri, okumaya ara vermek zorunda kalır da bir süre sonra yeniden başlarsa, alacağı keyfin büyük bir bölümü yiterdi, bir sürü ayrıntı unutulurdu, eskisi gibi içine girilemezdi kitabın.
Reklam
Ben.
Aceleci, aç bir okur değildi. İkinci, üçüncü, dördüncü okuyuşların ilkinden daha fazla tat verdikleri bir yaşa ulaşmıştı. Oysa daha keşfetmesi gereken nice kıta vardı.
"Her dakikasına, yaptığı ya da dediği her şeye yaşadıkları karışmıştı, gizi buydu." Bir daha hiç aynı durumda olamayacağı, ne çağrıştırmayla, ne açıkça sözcüklerle ve belki ne de düşünceyle, eriştiğini bildiği eksiksizliği açıklamayı başaramayacağı tasası içini kemiriyordu.
Rıhtımda, rüzgardan korunaklı bir yere oturdum. Önümde belli belirsiz ışıklarıyla şehir uzanıyordu. Uykusuz ve keyifsizdim. Gece itici geliyordu bana. Sabahtan da hiçbir beklentim yoktu. Ne yapmalıydım öyleyse? Gecede yitip gitmek, ruhumla bedenimi ona adamak isterdim, onun karanlığına, onun iticiliğine; ama onda beni çekenin, yalnızca günün gizli, umutsuz bir yadsınması olduğunu görüyordum.
O zamanlar, düşüncelerimden çoğuna aristokratik bir sertlik egemendi; faşizmle ilgili şeyleri değerlendirme ve karşı koyma tarzım da aristokratikti. O gece faşizm, savaş ve koğuş arkadaşlarımın kabalığı, benim için bir bütündü, hepsi aynı tiksinti içinde birleşiyor ve ben kaçma imkânı olmaksızın hepsine katlanmak zorunda kaldığını hissediyordum.
178 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.