Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Peri Psukhes

Ruh Üzerine

Aristoteles

Ruh Üzerine Gönderileri

Ruh Üzerine kitaplarını, Ruh Üzerine sözleri ve alıntılarını, Ruh Üzerine yazarlarını, Ruh Üzerine yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şimdi de ruh üzerine söylediklerimizi toparlayacak olursak, şunu bir kez daha ifade edelim ki ruh bir anlamda bütün va rolanlardır. Çünkü varolanlar ya duyulurlardandır ya da akledilir lerdendir; işte <ruhtaki> bilgi de, bir anlamda, bilinebilir olanlardır, <gene ruhta gerçekleşen> duyum da duyulur olanlardır.
Sayfa 201Kitabı okudu
Bir soyutlama içerisinde söylenenleri tıpkı ablağı akle der gibi akleder; çünkü ablak ablak olarak <maddeden> müstakil de ğildir ama birisi ablağı yassı olarak aklediyor olsaydı bunu yassılığın kendini gösterdiği et olmadan aklediyor olurdu. Matematiğin nesneleri böyledir: biri onları her ne zaman akletse, onlar <maddeden> müstakil olmasa da, onları müstakillermiş gibi akleder. Genel olarak da akıl, işler haldeki akıl, <aklettiği> şeylerdir. Kendisi büyüklükten müstakil olmayan bir şeyin <büyüklükten> müstakil olan bir şeyi ak letmeyi kabul edip etmeyeceğini daha sonra araştırmak gerek.
Sayfa 201Kitabı okudu
Reklam
Öyleyse akleden kısım biçimleri hayallerin içerisinde akleder ve duyumsanmasalar bile onları kovalanacak ya da kaçılacak şeyler olarak belirlediği için hayallere rastgeldiğinde harekete geçer.
Sayfa 199Kitabı okudu
İşte bu akıl, var lığı bakımından bir işlerlik olmasıyla, müstakildir, her türlü karışımdan ve her türlü özellikten ya da etkilenimden azadedir. Çünkü etkin olan edilgin olandan, ilke de maddeden daima daha değerlidir. İşler halde bilgi, konusuyla aynıdır; evet, gücü! haldeki bilgi bireyde zaman bakımın dan önce gelir ama bütünde zaman bakımından bile önce gelmez. Ama bu demek değildir ki o akıl kah akledip kah akletmez. Ancak müstakil haldeyken tam olduğu gibidir ve ancak bu ölümsüz ve ezelidir. Ama biz hatırlamayız, çünkü o her türlü özellikten ya da etkilenimden azadedir, edilgin akıl ise bozuluşa tabidir ve o olmadan da hiçbir şey akletmez.
Sayfa 193Kitabı okudu
Aklın durumu hiçbir şeyin yetkin halde yazılı olmadığı bir yazı tahtasının durumu gibidir.
Ortak bir şey üzerinden etkiye maruz kalma konu sunda, aklın henüz akletmeden önce yetkin halde değil de gücül halde akledilir olanlar olduğu daha önce söylenmişti.
Reklam
Ama eğer Anaksagoras'ın dediği gibi akıl yalınsa, hiçbir etkiye maruz kalmamış haldeyse ve hiçbir şeyle ortak bir yanı yoksa, fakat akletmek de bir çeşit etkiye maruz kalınaysa, o zaman akıl nasıl akledecek diye sorulabilir. Çünkü bir şeyin bir şeyi etkileyip öbürünün bu etkiye maruz kalması için ikisinde or tak bir şey bulunması gerekir gibi görünüyor. Sonra, <aklın> ken disinin de akledilir olup olmadığı <sorulabilir>: Eğer akıl başka bir şey sayesinde akledilir değilse, ve akledilir olanlar tür olarak birse, o zaman <aklın da akledilir olduğu durumda> ya başka şeyler de akla sahip olacak ya da akılda kendisine karışmış halde bir şey olacak ki öbür şeyleri yaptığı gibi aklı da akledilir kılacak.
Sayfa 191Kitabı okudu
Ruhun tanımayı ve anlamayı sağlayan kısmına gelince, ister müstakil olsun, isterse biçim [logos] bakımından müstakil olmakla birlikte büyüklük bakımından müstakil olmasın, bu kısmın hangi farka sahip olduğu ve akletmenin nasıl olup da mey dana geldiği incelenmeli. Akletme duyumsama gibiyse, ya akledilir bir şeyin etki sine bir çeşit maruz kalma olacaktır ya da bunun gibi başka bir şey. Dolayısıyla hiçbir etkiye maruz kalmamış halde [apathesJ olmakla birlikte, biçimi kabul etmeye yatkın olmalı; biçimin kendisi değil, gücül halde biçim olmalı; duyumsayan kısmın duyulur olana yönelik olduğu şekilde akledilir olana yönelik olmalı. Dolayısıyla her şeyi aklettiğine göre, Anaksagoras'ın dediği gibi katıksız olması zorunlu, ki hükmetsin, yani tanısın. Yoksa yabancı bir şey araya girip kendini göstererek mani olur ve erişimi engeller. O halde şundan başkaca bir doğası yoktur: gücül olmak. Dolayısıyla ruhta akıl adı verilen şey (yani ruhun akıl yürütmesini ve yargıda bulunmasını sağlayan şey) henüz akletmeden önce, işler halde, varolanların hiçbiri değildir. Bedenle karışmış halde olması bu yüzden mantıksız.
Sayfa 187Kitabı okudu
çünkü ışık yoksa görmek de yok
Öyleyse hayal gücünden başka hiçbir şey bu söylenenlere sahip değilse ve hayal gücü bu söylediğimiz şeyse, o zaman hayal gücü, işler haldeki duyumun etkisi altında ortaya çıkan bir hareket olsa gerektir. Ama duyu]arın başında görme duyusu ge liyor diye, "hayal gücü" [phantasia] "ışık" [phôs] sözcüğünden türetilmiş, çünkü ışık yoksa görmek de yok.
Sayfa 185Kitabı okudu
Fakat vahşi hayvanların bazılarında hayal gücü söz konusuyken, hiçbirinde logos yoktur. Dolayısıyla şurası açık ki hayal gücü, duyuma eşlik eden bir görüş de olamaz, duyumdan kaynaklanan bir görüş de olamaz, duyumla görüşün bir iç içeliği de olamaz. Bunlardan da dolayı görüşün hayal gü cünden farklı olmadığı, ikisinin aynı olduğu belliymiş, tabii eğer hayal gücü de duyumla aynı şeye yöneliyorsa gerçekten. Demek istediğim, <bu öğretide> hayal gücü, bir şeyin beyaz olduğu görüşüyle beyaz olduğu duyumunun iç içeliğidir; bir şeyin iyi olduğu görüşüyle beyaz olduğu duyumunun iç içeliği olacak değil ya. O halde hayal etmek, duyunun ilineksel olmayan nesnesi hakkında bir görüş oluşturmaktır.
Sayfa 183Kitabı okudu
Reklam
Fakat duyuların her biriyle ilineksel olarak duyum sadığımız ortak duyulurlara (örneğin harekete, durağanlığa, şekle, büyüklüğe, sayıya, birliğe) özgü olan özel bir duyu organı yok, nitekim bunların hepsini hareketle duyumsarız. Örneğin bir büyüklüğü duyumsarız. Dolayısıyla şekli de öyle, çünkü şekil de bir büyüklük. Durağan olanı hareket etmemesiyle, sayıyı sürekliliğin değillenmesiyle ve özel duyularla duyumsarız, çünkü her duyu tek bir şeyi duyumsar. O halde bunlara özgü, örneğin hare kete özgü özel bir duyunun olması belliki imkansız; yoksa durum bizim tadılır olanı gözle duyumsamamız gibi olurdu; oysa tadılır olanı gözle duyumsamamızın nedeni, o tatla o görüntüyü çakıştıkları sırada tanımış olmamızdan ötürü ikisine ilişkin duyumu muzun çakışmasıdır. Yoksa onları <yani ortak duyulurları> hiçbir zaman duyumsayamazdık, anca ilineksel olarak duyumsardık, örneğin Kleon'un oğlunu Kleon 'un oğlu olarak değil de beyaz olarak duyumsamamız gibi; oysa beyaz olanın Kleon'un oğlu olması ilineksel. Oysa ortak duyulurlara yönelik duyumuz ortak bir duyu, ilineksel bir duyu değil.
Sayfa 165Kitabı okudu
Duyu, duyulurların biçimlerini maddesiz kabul etme gücü olandır.
Sayfa 159Kitabı okudu
Ne de olsa duyu organı bir şeyin etkisine maruz kaldığı zaman görme gerçekleşir.
Sayfa 129Kitabı okudu
"Duyulur olan", ikisi asli, biri ilineksel olmak üzere, üç anlama gelir. İki asli anlamından ilki, tek bir duyuya özeldir; ikincisi bütün duyulara ortaktır. "Özel duyulur" derken, başka bir duyu tarafından duyumsanmayı kabul etmeyen ve hak kında yanılgı kabul etmeyen duyulurları kastediyorum.
Sayfa 121Kitabı okudu
İşler haldeki duyum tek tek şeylere, bilgi ise tümellere yöneliktir ve bu tümeller bir şekilde ruhun kendisindedir. İşte bu yüzden biri ne zaman istese bir şeyi düşünmek onun elindedir, duyumsamaksa öyle değil; çünkü bir duyulurun hazır bulunması şart. Duyulur olanlara yönelik bilgilerde de durum böyledir ve nedeni aynıdır: Duyulur olanlar tek tek şeylerdir ve dışarıdandır.
Sayfa 121Kitabı okudu
324 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.