Nisan ayının ilk kitabıyla merhaba
Orhan Pamuk’un 1983 yılında yayımlanan ikinci romanı Sessiz Ev ; bilinç akışı tekniği ve devrik cümlelerle farklı bir üslup denenmesi, karakterlerin gerçekliği ,özgünlükleri ve yazarın dokunduğu sorunlar itibariyle çok sevdiğim ve kısa sürede okuduğum bir roman oldu. Roman , üç kardeşin babaannelerinin evine gelmesiyle birlikte başlıyor. Pamuk’un üç genç de beni temsil ediyor dediği komünist Nilgün , idealist Metin ve tarihçi Faruk’un her biriyle kişisel, tanıdık ve bu topraklardan izler taşıyan bir yolculuğa çıkıyoruz. Aynı zamanda ülkücü Hasan , babaanne Fatma ve cüce Recep’in tarafından farklı fakat birbirlerine bağlı olay örgülerini de okuyoruz. Seksen darbesinin izlerini taşıyan , ülkenin zıt kutuplarının temsilî karakterlerini bir araya getiren ve her birini okuyucunun anlamasını ve sevmesini sağlayan çok güzel bir eser . Pamuk’un yavaş ilerleyip sarsıcı bir sonla okura darbe indiren bu eserini rahatlıkla okurlara tavsiye edebilirim.
‘’ Hayata , o bir seferlik araba yolculuğuna, bitince yeniden başlayamazsın , ama elinde bir kitap varsa , ne kadar karışık ve anlaşılmaz olursa olsun o kitap , bittiği zaman , anlaşılmaz olan şeyi ve hayatı yeniden anlayabilmek için istersen başa dönüp biten kitabı yeniden okuyabilirsin , değil mi Fatma ? ‘’