“Yazdığımı sandım ama hiç yazmadım, sevdiğimi sandım ama hiç sevmedim, kapalı bir kapı önünde beklemekten başka bir şey yapmadım hiçbir zaman.”
Marguerite Duras ile tanışma kitabı oldu benim için Sevgili. Otobiyografik anlatılar içerdiği için özellikle ilk bu kitabını okumak istedim.
70’inden sonra ilk gençlik yıllarını yazmaya, hatırlamaya, anlamlandırmaya çalışıyor yazar. 15-16 yaşındaki yoksul, cılız bir kızın kendisinden yaşça çok büyük zengin biriyle yaşadığı ilk aşk deneyimini yazarken geçmişe dair görüntüler arasında savruluyor diyebiliriz. Bu anlatım biçimine uyum sağlamak biraz güç oldu. Dağınık anıların toplamı denilecek bu metin ilerledikçe anılar arasında bağlantıyı kurmaya başlıyorsunuz.
Birçok ödül almış, sinemaya uyarlanmış, dünyada satış rekorları kurmuş bir metin. İlk bakışta aşk romanı gibi görünse de aslında Duras’ın aile tarihinin ve yaşadığı dönemin derin izlerini taşıyan; aşka, cinselliğe, aileye, kardeşliğe, ölüme, sömürge toplumuna,, savaşa, toplumsal dayatmalara, ırkçılığa dair bir yapıt. İncecik bir kitap olmasına rağmen yazarın anlatım tarzına alışık olmadığım için zor ilerlediğim bir kitap oldu ancak Duras ile sonunda tanışabildim, hem de onun eşliğinde geçmişine dair bir yolculukla.