Bir yaşama ne kadar acı sığdığının kanıtı. Her on yılda bir değişen siyasal rüzgar, insanların hayatlarını da savuruyor. Küçük bir dünya, her kapının ardından tanıdık biri çıkıyor ve Ülkü, kapılarını kaybediyor. Ne çok acıya dayanıyor. Siyasetin, devlet terörünün ve katlinin ne derece çirkinleştiğini de görüyor ve gösteriyor. İnançlarının arkasında durmak her daim zor, ama size inandığınızın tam aksini yapmanız gerektiğini söyleyen devletse, boku yediniz. Aynı süreçten geçiyoruz aslında. Ne yiyeceğimize, inanacağımıza ve hatta kimi seveceğimize yine devlet karar veriyor. İsimler değişiyor ama istekler aynı; Birey olmayın!! Düşünmeyin!! Yazar, ülkü üzerinden her yere değiniyor aslında. Her karekteri tanıdığımız, nasıl başladı-nasıl bittisini gördüğümüz bölümleri var. Bu sebebten kitap sığ bir karşıt görüşlüler aşkı değil. Eril aklın hiç değişmediğini de görüyoruz. Kim olursa olsun özgür kadın herkes için çok fazla. Bir de cinsel devrim nedir ya ? Kadın istediği ile sevişiyor diye neden devrim oluyor bu ? Bu devrim için neden erkek onayına gerek var? Bunu savunup; ‘karım ilk benle birlikte olsun.’ İkiyüzlülüğü peki? Ne çok anlamlar yüklendiniz gerçekten. Bırakınız sevişsin isteyen istediğiyle efendim, size mi düştü derdi.
Ülkünün satırlarca geliştiğini de görüyoruz. Her sayfası on sayfa gibi, anlattığı hayatı dolu dolu anlatıyor. Ben üzülerek okudum. Çünkü gerçekleri ve gerekçeleri hala aynı öldürenlerin.