Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Anılar, Gizdökümleri

Tanış Ünlüler

Cazim Gürbüz

Tanış Ünlüler Sözleri ve Alıntıları

Tanış Ünlüler sözleri ve alıntılarını, Tanış Ünlüler kitap alıntılarını, Tanış Ünlüler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Necdet Sevinç
Gerek Büyük Kurultay gerekse Yeniçağ’da yazdığı dönemlerde, gazeteye gittiğimde mutlaka yanına giderdim ve mutlaka birkaç saatlik bir sohbetimiz olurdu. Konular belliydi, Türkiye’nin, TÜRK Milliyetçilerinin ve MHP’nin hali… Muhittin Nalbantoğlu da dâhil olurdu çoğu kez sohbetimize, fakat sözü bir alırdı, bırakmak istemezdi, uyarırdı Necdet Bey: “Nefes ver be kardeşim!” Sonra ben izin isterdim, isterken de ter basardı beni. Çünkü Necdet Bey, şimdi kalkacak, asansörün kapısına kadar geçirecek beni, asansörü çağıracak, kapıyı açacak “Buyur” diyecek. “Yapmayın üstadım, vallahi çok mahcup oluyorum” desem de dinlemeyecek. Türkmen töresi… Öyle görmüş…
Tanrı Dağı-Hıra Dağı
İslami yönünüz ne kadar kuvvetli olursa olsun, serde Türkçülük ve Turancılık varsa, yola gidemezsiniz ümmetçilerle. “Tanrı Dağı kadar TÜRK, Hıra Dağı kadar Müslümanım” deseniz de yemezler. Bu söze bazı Türk Milliyetçileri pek sarılmışlardır ya, bana sorarsanız son derece anlamsız ve yersiz bir sözdür. Neden? Şundan: Tanrı Dağı’nın denizden yüksekliği tam 7439 metredir, yani dünyanın en ulu doruklarından biri. O’nun için atalarımız buraları Tanrı makamı olarak görmüşlerdir. Oysa Hıra Dağı, dağ bile değildir, bir güdük tepedir, denizden yüksekliği sadece 860 metredir. E şimdi bu iki yükseltiyi nasıl bir tutarsınız, 7437 metreden 860 metreye inerseniz, ya da tersine 860’dan 7437’ye çıkarsanız, nefesiniz daralır, başınız döner… Yani söz sihirli geliyor ama düşününce içerikten yoksun ve tutarsızlıkla dolu olduğu anlaşılıyor. Serdengeçti’nin ve bazı milliyetçilerin hâlâ anlamadığı budur işte.
Reklam
Osman Yüksel Serdengeçti
1970 yılında Trabzon’da gördüm onu. Yürüyüş ve miting vardı. Konuştu Trabzon Meydanında, yine coşturdu herkesi, Biz Erzurum’dan gidenlerden bir grup, dönmedik arkadaşlarla geriye, yattık o gece Trabzon’da bir otelde. Sabah odamızın kapısı çalındı, açtık, otel görevlisi “Osman Yüksel Bey sizi aşağıya çağırıyor” dedi. Şaşırdık. “O burada mı, bizi niye çağırsın ki?” diye soracak olduk. “Bize sordu, burada ülkücülerden kim kalıyor, diye, biz de sizi söyledik, çağırın gelsinler, canım sıkılıyor, biraz sohbet edelim dedi” yanıtını aldık. Giyinip indik aşağıya, iki saat kadar sohbet ettik. O sohbetten belleğimizde taptaze kalan, Cemalettin Durmaz adlı Hoca olan bir arkadaşımızın Şule Yüksel’e dair sorduğu soruya verdiği yanıttır. Konuşma şöyle olmuştu: “Abi, siz Şule Yüksel Hanım’a, çok hücum ediyorsunuz, oysa o İslam’ı mükemmel olarak yaşayan bir Hanım…” “O mükemmelin, bende çok yakışıklı resimleri var, plajlarda çekilmiş.” “Abi, eskiden öyle olabilir, hidayete erdi kadıncağız…” “Evet, verdi verdi hidayete erdi…” Soru sahibi Hoca arkadaşımız da dâhil hepimiz koyuvermiştik kahkahaları… Bir kahkaha da meclisteki eşek konusuna koparmıştık. Bir gün TBMM’de kürsüye çıkar Serdengeçti, laf atıp dururlar, amaçları konuşturmamak, o da “Bu meclisin yarısı eşek” deyiverir. Kıyamet kopar, başkan “Sayın Serdengeçti, sözünüzü geri alın, meclise ağır hakaret ettiniz” der. Serdengeçti alır: “Evet, geri alıyorum, bu meclisin yarısı eşek değildir.”
Narsist Osman Paşa
Osman Paşa’nın “Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok” adlı eserini de, kendisinden izin alarak tiyatro oyunu haline getirdim. Daha önce yazdığım bir radyo oyunu ve bir senaryo ile birlikte onu da kitaplaştırdım. Sone Yayınları arasından 2009 yılında çıkan bu kitabı götürüp Paşa’ya verdim, gülümseyerek aldı, içine bakınca yüzü asıldı, dedeme dair bir radyo oyunu en başta idi, bir de Sarı Gelin senaryosu vardı kitapta, onunla ilgili olan bir yerde bunlar nasıl oluyordu? Osman Paşa’nın bu narsist ve bencil tutumuna sonraları yine tanık olacaktım. Antalya İl Başkanlığı tarafından kurulan bir tiyatro topluluğu, Mart 2010’da bu oyunu sahneye de koydu ama alavere dalavere beni oyundan bir gün önceki gece davet ettiler “Sen de geliyor musun?” diyerek. Sinirlendim, gelmiyorum, dedim.
“Duman duman Anadolum / Tüter Turan’a Turan’a”
Necdet Sevinç yâdıma gelende, tek gelmez, Mustafa Duman’la birlikte gelir. Mustafa Duman’ı Erzurumlu ülkücüler iyi tanırlar, yaşça benden küçüktür, 1978 kuşağındandır. Ben onu 1973 yılında tanıdığımda lise öğrencisiydi. Mustafa, Necdet Bey’in en az benim kadar hayranıydı ama benden bir fazlalığı vardı. O müthiş hafızasıyla, Necdet Sevinç’in 1969-1973 döneminde yazdığı yazılarının neredeyse tamamını hatmetmişti, Kur’an-ı Kerim okur gibi ezbere okurdu. Benim de, tek yazdığı şiir olarak bildiğim o şiirin de tamamını okurdu. Belleğimi yokluyorum şimdi, iki dize kalmış: “Duman duman Anadolum / Tüter Turan’a Turan’a”
Nevzat Beğ, Tekel’e tayinimi vaktinde gerçekleştirememişti, daha doğrusu benim için kimseyle kötü olmak istememişti. Mataracı’yi ikna çabaları da boşa çıkmıştı. Bu iki başarsızlığını bir nebze olsun giderebilmek için beni Erzurum’da yeni açılacak olan TSE Bölge Müdürlüğüne tayin ettirmek istedi ve beni alıp TSE Yönetim Kurul Başkanı, eski AP
Reklam
Yıl 1992 Azerbaycan’dan dönüyoruz Şemsi Belli ile, havaalanına baktım VİP’ten çıktı 4-5 kişi ile Yaşar Okuyan. Şemsi Ağabeyi, “Bu Yaşar Okuyan değil mi, senin eski ülküdaşındır, tanışıklığın yok mu?” diye soruyor. “Var da, yok da… Ben sevmem o adamı” diyorum. Aynı uçağa biniyoruz. Yaşar Okuyan, dikkatli dikkatli süzüyor beni uçakta, aldırmıyorum. İstanbul’da iniyorum, doğru Topkapı’ya, Ulusoy’dan bilet alıyorum, Ankara’ya geçeceğim. Servis beni Ulusoy’un terminaline götürüyor. O da ne? Yaşar Okuyan ve ekibi de orada. Otobüs saati geliyor, yöneliyorum otobüse, aaa yahu aynı otobüse bineceğiz. Yılan yarpuzdan hazzetmemiş, o da gelir deliğinin başında bitermiş. İki katlı bir otobüs, alt kattayım, arkanda Yaşar Okuyan ve ekibi. Konuşmalarından anlıyorum ki, Elçibey’in seçim kampanyasına propaganda desteği için gitmişler. Yasemin diye de bir kız var yanlarında. Ona takılıyorlar sık sık Azeri şivesiyle “Yasemen geşeng gızdı” diye. Yaşar, Azerbaycanlı bir Bakan’ı “Buldog köpeklerine” benzetiyor. Bir ara sessizce yanındakilere “Yahu şu önümüzde oturan adam, Bakû’dan beri bizimle geliyor. Bir yerden hatırlıyorum ama çıkaramadım. Bekledim ki o tanışlık versin, o da aldırış etmiyor, tuhaf şey” dediğini duyuyorum, gülüyorum kendi kendime.
Bir gece Hulki Cevizoğlu’nu Ceviz Kabuğu Programını izliyorum, AKP Hükümeti’nin Ermenistan sınır kapısını açması gündemde yine o sıralar. Cevizoğlu, Sarp Sınır Kapısı deyip duruyor, kalkıp mail atıyorum “Sarp Sınır Kapısı, Gürcistan’la bizim aramızda. Hopa’nın azıcık ilerisi, ondan azıcık ilerisi de Batum. Gürcistan’la bir kapı daha var, o da Posof TÜRKgözü Kapısı, ondan azıcık ilerisi de Ahıska. Ermenistan’la bizim aramızda SSCB döneminde işleyen bir kapı vardı, Kars Akyaka’da Doğu Kapı. Doğu Kapı ile karşıdaki Gümrü şehri arasında demiryolu bağlantısı vardı yalnızca. Biz Karabağ işgali yüzünden burayı kapattık, şimdi buranın açılması isteniyor” diye yazıyorum. Cevizoğlu’ndan tık yok. Ertesi sabah açıyorum bizim gazeteyi, Necdet Bey de aynı yanılgıya düşmüş, o da Sarp deyip duruyor. Ona da yazdım. Bir saat sonra aradı, aslında yazmadan önce sormuş da birilerine fakat yanlış bilgi vermişler. Teşekkür ediyor. Evet, Necdet Bey farkıdır bu teşekkür…
Önsöz
Kolay değildir her anıyı yazmak, hele de ünlülerle düşüp kalkmışsanız, onların olumsuz yanlarına da değinecekseniz ve bu bağlamda işe gazeteci yöntemiyle girişecekseniz…Yani Ali küser, Veli’ye ayıp olur, Hasso’nun hatırı var, demeyecekseniz… Bu kadar mı? Yok değil. Ya korkudan saklanmışları ya da kutsal sır olarak nitelenen yaşanmışlıkları, açığa
Serdengeçti 1973 seçimlerine doğru, kopar gibi oldu MHP’den, Milli Selamet Partililerin çıkarmaya başladığı Milli Gazete’de yazıyordu. Herkes o partiden aday olacağını söylüyordu. Kızmıştı o sözlere “Turfanda milliyetçiler, MSP listeleri açıklandı, gördünüz mü adımı?” diye sormuştu köşesinden. O günlerde yakın akrabası Rıfat Yüksel, Erzurum’da görevliydi. Ondan da Osman Yüksel’e dair haberler alıyorduk, yeni nüktelerini ve serüvenlerini öğreniyorduk. MSP’nin amblemi anahtardı. Rıfat sormuş Serdengeçti’ye: “Abi, bu anahtarım kertlerine MSP’liler bazı İslami mesajlar yüklüyorlar, öyle midir?” Kızmış “Yahu anahtarda İslami mesaj ne arar, onlar olsa olsa benin ..arağımın kertleri olurlar” demiş. Serdengeçti, ambleminde “..arağının kertleri” bulunan o partiye geçti sonra, geçmesiyle ayrılması bir oldu. Bir kitapçık yayınladı bu geçiş ve ayrılışa dair, adı: “Hareketten Selamete, Selametten Felakete.”
21 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.