Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Mimarlık ve Duyular

Tenin Gözleri

Juhani Pallasmaa

Tenin Gözleri Gönderileri

Tenin Gözleri kitaplarını, Tenin Gözleri sözleri ve alıntılarını, Tenin Gözleri yazarlarını, Tenin Gözleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
90 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Kitap, mimarlık ve tasarım dünyasında önemli bir eser olarak kabul edilir. Pallasmaa, insan algısının sadece görsel olmadığını, diğer duyuların da tasarımı etkilediğini savunur. Kitap, dokunma, koklama, işitme ve tatma gibi duyuların mimari ve tasarım üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde inceler. Pallasmaa'nın gözlem ve düşüncelerini, tasarım dünyasına farklı bir perspektiften bakmayı sağlayarak okuyuculara zengin bir anlayış sunar.
Tenin Gözleri
Tenin GözleriJuhani Pallasmaa · Yem Yayınları · 2011413 okunma
Mimarlığın ebedi görevi, dünyadaki varlığımızı somutlaştıran ve yapılandıran, ete bürünmüş ve yaşanmış varoluşsal metaforlar yaratmaktır. Mimarlık ideal yaşamın fikir ve imgelerini yansıtır, maddileştirir ve ebedileştirir. Binalar ve şehirler gerçekliğin şekilsiz akışını düzene kavuşturmamızı, anlamamızı, anımsamamızı ve nihayetinde kendimizi tanımamızı ve anımsamamızı mümkün kılar. Mimarlık kalıcılığın ve değişimin diyalektiğini algılamamızı ve anlamamızı, kendimizi dünyada konumlandırmamızı ve kültürün ve zamanın sürekliliği içinde kendimizi yerleştirmemizi sağlar.
Reklam
Anımsandıklarında salt uzak birer görsel imge olarak kalan şehirler vardır, bir de bütün canlılıklarıyla birlikte anımsanan şehirler. Bellek, bütün sesleri ve kokuları ve ışık ve gölge değişimleriyle birlikte enfes şehri yeniden çağırır. Hatıramdaki şehirde, sokağın güneşli tarafında mı, yoksa gölgeli tarafında mı yürümek istediğimi bile seçebilirim. Bir şehrin niteliklerinin gerçek ölçüsü, ona âşık olmayı hayal edebilip edemediğinizdir.
Bir yapıyı deneyimlerken, onun düzenlenişini bilinçsiz olarak kemiklerimiz ve kaslarımızla taklit ederiz: Bir müzik parçasının haz verecek biçimde hareket eden akışı bilinçaltında bedensel duyumlara dönüştürülür, soyut bir resmin kompozisyonu kas sistemindeki gerilimler olarak deneyimlenir ve bir binanın yapı bileşenleri bilinçsiz olarak iskelet sistemi aracılığıyla taklit edilir ve kavranır. Sütunun ya da tonozun görevini, bilmeden, bedenimizle gerçekleştiririz. Louis Kahn'ın dediği gibi, "tuğla kemer olmak ister" ve bu dönüşüm bedenin mimetik yeteneği sayesinde olur.
Cézanne'a göre "manzara kendini bende düşünür ve ben onun bilinciyim." Bir sanat eseri, bilinçsiz olarak söyleşilen bir başka kişi işlevi görür. Tuhaf bir alışveriş gerçekleşir, biz duygularımızın emeğini ödünç veririz, eser ise bize otoritesini ve aurasını ödünç verir. Sonunda kendimizle eserde buluşuruz.
Bachelard şöyle yazar: "Evlerimizde, rahatça kıvrılabildiğimiz kuytular ve köşeler vardır. Kıvrılmak oturmak (inhabit) fiilinin fenomenolojisine aittir ve yalnızca bunu yapmayı öğrenmiş olanlar yeğinlikle oturabilirler." "Ve gündüz düşlerimizde ev daima kocaman bir beşiktir," diye devam eder.
Reklam
"Tüm duygulandırıcı sanat deneyimlerinin altında bir melankoli duygusu yatar; bu, güzelliğin maddesel olmayan zamansallığının hüznüdür. Sanat ulaşılamaz bir ideal ortaya atar: ebedi olana bir anlığına dokunan güzellik ideali."
"Sükûnet hüküm sürer, demir cezvede kaynayan suyun sesinden başka hiçbir şey yoktur, sessizliği bozan. Cezve güzel öter, zira dibindeki demir parçaları benzersiz bir ezgi üretecek şekilde düzenlenmiştir, öyle ki insan o ezgide, bulutların boğduğu bir çağlayanı, uzakta kayalar arasında patlayan bir denizi, bir bambu ormanını süpüren bir sağanağı, ya da bir uzak tepede çamların uğultusunu duyabilir."
"Mimarlık, varoluşta temellenen plastik ve mekânsal deneyim yerine reklamcılık ve anında ikna stratejisini benimsedi; binalar varoluşsal derinlik ve içtenlikten kopuk imge ürünlerine dönüştü."
"Bedenimiz hem nesneler arasında bir nesnedir, hem de onları gören ve onlara dokunan şeydir." Merleau-Ponty, kendilik ile dünya arasında bir ozmos ilişkisi olduğunu, bunların birbirine nüfuz ettiğini ve birbirini tanımladığını gördü ve duyuların eşzamanlılığını ve etkileşimlerini vurguladı. Merleau-Ponty şöyle yazar. "[Dolayısıyla] algım görsel, dokunsal ve işitsel verilerin toplamı değildir. Bütün varlığımla, bütünlüklü bir şekilde algılarım: Aynı anda tüm duyularıma konuşan biricik bir yapıyı, biricik bir varlık biçimini kavrarım."
Reklam
"Elmanın tadı... meyvenin damakla temasındadır, meyvenin kendisin de değil; benzer biçimde... şiir şiir ile okuyucunun buluşmasındadır, bir kitabın sayfalarına basılı simgelerde değil. Asıl olan estetik edimdir, heyecandır, her okumada oluşan neredeyse fiziksel duygudur."
"Bilgisayar genellikle yalnızca insanın hayal gücünü serbest kılan ve etkili tasarım yapmayı kolaylaştıran yararlı bir buluş kabul ediliyor. Bu bakımdan bilgisayarın, en azından günümüzde, tasarım sürecinde oynadığı rolü göz önüne aldığımda, ciddi kaygılarım olduğunu ifade etmek isterim. Bilgisayarlı görüntü üretimi tasarım sürecini edilgin bir görsel manipülasyona, retinal bir yolculuğa dönüştürerek, çokduyulu, eşzamanlı ve eşgüdümlü imgelemedeki muhteşem yeteneğimizi köreltme eğilimindedir. Bilgisayar yaratıcı ile nesne arasında bir uzaklık yaratır, oysa elle çizmek ve maket yapmak tasarımcıyı nesneyle ya da mekânla dokunsal temasa geçirir."
Mimarlık salt görsel ayartma nesneleri yaratmaz, anlamlara aracı olur ve onları yansıtır. Herhangi bir binanın nihai anlamı mimarlığın ötesindedir.
"Mimarlık, kendimiz ile dünya arasında uzlaşma sanatıdır."
" Mimarlığın yarattığı işitsel deneyimlerin en önemlisi sükûnettir.Mimarlık madde, mekan ve ışık haline getirilerek susturulmuş inşa faaliyetinin dramasını sunar. Mimarlık eninde sonunda taşlaşmış sessizliğin sanatıdır. İnşaat işlerinin gürültüsü bitip, işçilerin bağırışları silinip gittiğinde, yapı bekleme halindeki sabırlı bir sessizlik müzesine dönüşür."
Sayfa 62 - Yem KitapeviKitabı okudu
642 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.