Türk Kültüründe Silah kitaplarını, Türk Kültüründe Silah sözleri ve alıntılarını, Türk Kültüründe Silah yazarlarını, Türk Kültüründe Silah yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ok ve yay etrafında gelişen ve Türk tarihi araştırmaları bakımından oldukça önemli olan bu teamüllerin en önemli örneklerine Türk devlet geleneği ve hakimiyet anlayışında tesadüf edilir.
Ebû Hanîfe Veda Haccı esnasında iken "Ey Allah'ım! Ben senin için Muhammed'in şeriatını takrîr ettim; içtihâdım doğru ve mezhebim hak ise yardım et." diye niyâzda bulunur. Kâbe'den bir hâtif ses duyulur: "Hakkı ve doğruyu söyledin; kılıç Türklerin elinde bulundukça senin senin mezhebin zevâl bulmasın." Bu rivâyeti değerlendiren er-Râvendî, "Allah'a hamd olsun ki, artık İslâm'ın arkası kuvvetli ve Hanefî mezhebi mensupları mes'ûddurlar. Arap, Acem, Rûm ve Rus diyarlarında kılıç Türklerin elindedir. ... demektedir.
Arap şair el-Gazzî'nin, Türkler hakkında "Onlar öyle bir kavimdir ki, barışta karşılaşırlarsa melek olurlar, savaştıkları zaman ise ifrit kesilirler" sözleri, XI. yüzyıl şairlerinden Ebu'l-Fityân'ın "Türkler de insanlardan bir kısımdır. Ancak onlar en kuvvetli ve savaşta kırılması çok güç olan insanlardandır." sözleri, İslâm toplumu içerisinde Türklerin yeri ve savaşçı özelliklerinin ne derece karakteristik bir hâl almış olduğunu göstermektedir.
Türklerin kitleler halinde Müslüman olmaları, siyasî, sosyal ve askerî karışıklık içerisinde bulunan İslâm dünyasında memnuniyetle karşılanmıştır. Öyle ki, İslâm dünyasını, içerisinde bulunduğu sıkıntılardan Türklerin kurtaracağına dair bir inanış doğmuş, hatta bu hususu teyid eden bir takım hadîs-i şerîfler ve çeşitli rivâyetler yayılmağa başlamıştır. Bunlardan bazıları Kaşgarlı Mahmûd'un rivâyet ettiği, "Ulu ve yüce Tanrı diyor ki: Benim Türk adını verdiğim bir ordum vardır. Onu doğuda yerleştirdim. Herhangi bir kavime kızarsam onların üzerine bu ordumu gönderirim." ve "Türkler size dokunmadıkça siz de Türklere dokunmayın." hadîs-i şerîfleridir. Selçukluların ortaya çıkmasından sonra da rivâyet edilen bir hadîs-i şerîf de "Horâsân'da güzel yüzlü ve Arap olmayan, hakim bir insan çıkacak; adı benim gibi Muhammed olacak ve Buveyhîlerin tahakkümüne nihayet verecektir. Horâsân'da büyük Darvazâr'a kadar fetihler yapacak, tek silahlı kalıncaya kadar kılıcı bırakmayacak; İran, Irak ve Mekke hutbelerinde adı okunacaktır." şeklindedir. Bu hadîslerin sahih olup olmadığı konusunda ihtilaf söz konusudur. Buna rağmen bu rivâyetler, İslâm toplumunun Türklere gösterdiği teveccühü ve beklentileri ortaya koyması bakımından anlamlıdır.
İslâm'da savaş, Kur'ân âyetleri ve hadîs-i şerîflerle belirlenen vicdanî ve hukukî prensipler dahilinde caiz görülmüştür. Savaşa ancak Müslümanların can ve mal güvenliğini sağlamak, hak ve hürriyetlerini korumak, İslâm'a ve İslâm ülkelerine yönelik saldırıları önlemek amacıyla başvurulabileceği hükme bağlanmış ve meşru olarak görülen bu savaşı, diğerlerinden ayırmak için "cihâd" adı verilmiştir. Buna mukabil istila, sömürü veya tecavüz niteliği taşıyan savaşlar, kesin surette yasaklanmış, hatta bunlarla mücâdele de "cihâd" kapsamına alınmıştır. Bunun dışında savaşın fiilen başlaması halinde barış için her türlü yolun denenmesi, muharipler dışında kimseye kılıç çekilmemesi, çocuklara, kadınlara, yaşlılara, yatalak hastalara, mecnunlara, sakatlara, savaşa iştirak etmeyen dîn adamlarına ve sair sivil halka, hatta ekili arazilere, ağaçlıklara, meskun bölgelere zarar verilmemesi ve esirlere iyi muamele edilmesi gibi hususlarda da kesin hükümlerin mevcut olduğu görülür ki, bütün bunlar İslâm'da savaşın körü körüne bir şiddet, imha veya katliam hareketi olarak değil, zaruret halinde başvurulan, hedefi ve sınırları belli bir askerî harekât olarak görüldüğünü ortaya koymaktadır.
Taberî'ye atfolunan rivayete göre, ekinlerini yiyen kuşları öldürsün diye Tanrı, Hz. Âdem'e Cebrail eliyle ok ve yay yollamıştır. Bunların ne olduklarını soran Hz. Âdem'e Cebrail yayı göstererek, "bu Allah'ın kuvveti", oku göstererek de "bu Allah'ın şiddetidir" demiş ve ona nasıl atacağını öğretmiştir. Buna göre ok ve yay cennetten çıkmış ve onları Tanrı yollamıştır. Allah'ın Cebrail eliyle Âdem'e yolladığı bu silah, İslâm ümmeti tarafından kutsal bir emanet olarak kabul edilmiştir. "Attığın zaman (okunu) sen atmadın, Allah atmıştır." (Enfâl/17) âyeti de bu inancı pekiştirir mahiyettedir.
Günümüzde özel isimleri inceleyen bilim dalına genel olarak ''onomastik'' adı verilmektedir. Onomastik'in sadece kişi adlarını konu edinen koluna '' antroponimi'' , yer adlarını inceleyen koluna ise ''toponimi'' denmektedir.
Türklerin Yemin törenlerinde en çok kullandıkları silahın kılıç olduğu anlaşılmaktadır. Divan'da Türklerin ant/yemin merasimlerinde kılıcın rolü hakkında şu bilgiler verilmektedir. ''...Kırgız, Yabaku, Kıpçak ve daha başka kabilelerin halkı ant içtiklerinde yahut ahitleştiklerinde kılıcı çıkararak yanlama öne koyarlar ve '' bu gök (demir) kirsin, kızıl çıksın'' derler ki, sözümde durmazsam kılıç kanıma bulansın, demir benden öcünü alsın demektir.''*
Kitabın okuduğum baskısında bazı sıkıntılar olsa da Erkan hocanın eserini çok beğendim. Osmanlı tarihine ve belirli konular üzerine sıkışmış tarihçilerimiz arasında farklı konulara çok iyi temas ediyor Erkan hoca ve bu eseri de Türk kültüründe silahların aldığı yeri anlatması açısından oldukça doyurucuydu.
Özellikle yazdığı ön yazı çok hoşuma gitti, tarihle ilgilenen herkese kitabı büyük rahatlıkla tavsiye ediyorum, okuyalım okutturalım.
Kendisinin de ifade ettiği üzere bir doktora tezi çalışması olarak başlayan bu serüvende, Prof. Dr. Erkan GÖKSU araştırdığı konunun derinliğini görerek bu eseri muhteşem bir kitap haline getirmiş, Türk edebi tarihi ve kültürüne miraz olarak bırakmıştır. Okunması gereken bir baş yapıt.
Erkan Göksu’dan ilk imzalı kitabımdır
Kitabı ilk baş dersimle alakalı olduğu için almıştım
Zorunlu okumak ile keyfi okumak arasında çok büyük fark var kabul edelim
Türk kültürüne meraklıysanız mutlaka Erkan hocamın kitabını öneririm
Kendisi ortaçağ tarihçisidir
Türk Kültüründe Silah insan ve Silah beraberliğini Eski Türk Silahlarını, Türk Devlet ve Toplum Hayatında Silahın Yeri Ana Başlıkları altında incelenmiş ve Çok Titiz Bir Çalışmayla Okuyucuya Sunulmuş. Resim ve Minyatürlerle Desteklenmiş bu Çalışma Silahın Biz Türkler için Ne Kadar Önemli olduğunu Kanıtlayan Kaynak Bir Eser Niteliğinde... Meraklılarına Tavsiyemdir.