Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkiye'nin Düzeni / Dün-Bugün-Yarın / Birinci Kitap

Doğan Avcıoğlu

Türkiye'nin Düzeni / Dün-Bugün-Yarın / Birinci Kitap Gönderileri

Türkiye'nin Düzeni / Dün-Bugün-Yarın / Birinci Kitap kitaplarını, Türkiye'nin Düzeni / Dün-Bugün-Yarın / Birinci Kitap sözleri ve alıntılarını, Türkiye'nin Düzeni / Dün-Bugün-Yarın / Birinci Kitap yazarlarını, Türkiye'nin Düzeni / Dün-Bugün-Yarın / Birinci Kitap yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Din adamından, asayiş görevlisinden. asi devlet mernurundan, köy milis güçleri şefinden ve hatta bunları temizlemekte görevli paşalardan dahi gelen zulüm, mal güverıliğinden vazgeçen köylüyü can güvenliği derdine düşürmüştür. Köylü, ovadaki ve yollar üzerindeki köylerini bırakmış, resmi sıfotlı kişilerin erişemeyeceği, gözden uzak noktalarda 5-10 hanelik yerleşme bölgelerine sığınmıştır. Tarihimizde buna «Büyük kocgun denmektedir. Koylülerin devlet büyüklerine yazdıkları mektuplar, «terk-i diyar ve cela-yi vatan» feryatlarıyle doludur. Köylüler bu dağılmaya, «perakende olmak» diyorlardı. Anadolu'nun bugün en elverişsiz yerlerde 74 bin yerleşme noktasında toplanmış akıl dışı dağınık köy yapısı, merkeziyetçi Osmanlı düzeninin Batı üstünlüğü karşısında sürüklendiği buhranın eseridir. Bu buhran sonucudur ki, kamyondon düşmüş çuvaldan saçılan patatesleri hatırlatan yeni Osmanlı köy düzeni, Asya Üretim Tarzı taraftarlarına hak verdirecek biçimde, dünya ile ilgisini kesmiş, içine kapalı, ufak, bağımsız hücreler haline gelmiştir.
Batı'da, muazzam sömürge yağmaları ve menüfaktürdeki gelişme, hem feodal devleti, hem de tüccarı zengin ettiğinden. bu işbirliği kendiliğinden sağlanmıştır. Her an seferde kalabalık bir ordunun beslenmesi, milyonluk Istanbul örneği büyük şehirlere ucuz ve yeterli besin maddesi sağlayabilmenin teminat altına alınması ve kaçınılmaz gözüken uzun savaşlar gibi güç davalar yüklenmiş bulunan merkeziyetçi ve müdahaleci Osmanlı Devleti ise bu rahatlığa sahip değildi. Sadece iaşe derdi dahi, devleti muhafazakar olmaya ve eski düzeni geri getirme yolunda çaba göstermeye zorlamaktaydı.Üstelik, milletlerarası ticaretin ve okyanusların önemi doğru değerlendirilmekle birlikte, fiyat yükselmeleri yoluyla ithal edilen ekonomik buhranın nedenleri anlaşılmış değildi. Kudretli merkeziyetçi devlet, bozulan düzeni geri getirmeye uğraşacak, bu uğurda seller gibi kan akıtılacak. buhran bu yüzden daha da büyüyüp genişleyecektir. Yükselme döneminde kapitalizme yönelişte avantaj sayılabilecek olan merkeziyetçi devlet, buhran başgösterince, kapitalizme yönelişi engelleyici bir rol oynayacaktır. Esasen, uzunca süren bocalama döneminden sonra merkezi devlet ve onun temsilcisi olan hükümdar, Prof. Uzuncarşılı'nın deyimi ile, «Son Abbasi halifesi gibi, vezirlik, beylerbeylik, kapıcıboşılık vesaire menşurları veren» bir kukla durumuna düşecektir. Buhranın nedenleri anlaşılmış olsa bile, harekete geçebilmek güçtü, ama olanaksız değildi.
Reklam
Kapitalizmin dikkatli inceleyicilerinden Maurice Oobb'a göre, yükselen tüccar sınıfının Doğu'da olsun. Batı'da olsun evrensel bir özelliği, imtiyazlı duruma gelince, feodal toplumla uzlaşmaktır.
«Eskiden bellibaşlı ihraç metalarımız arasında bulunan saf kumaşlar, kadife. ipekliler, halı, şap, boya, bakır kaplar ve deri eşyanın sürümleri de gittikçe duralarnakta idi. Eskiden sattıkları bazı lüks eşya ve maddelere mukabil, bizden pahalı ağır kıymetli kumaşlar satın alan Avrupalılar bu defa bizden yalnız ucuz fiyatla hammadde topluyorlar ve bu hammaddeleri, istihsal metotlarının, ticari organizasyonlarının ve nakliyat servislerinin üstünlüğü sayesinde tekrar bize satarak, Türk yerli sanayii zararına, iş hacimlerini ve ticari karlarını her gün daha fazla arttınyorlardı
Tarihe, Kendi Penceresinde Bakabilmek...
Bazı bilim adamlanmız, ilerde başımıza dert açacak olan kapitülasyonların dahi, Türkiye'de ticareti cazip kılarak ticaret yollarının değişmesini bir ölçüde önlemek amacıyla verildiğini söylemektedirler
Nitekim dünya tarihinde yeni bir dönemin başladığını haber veren bu değişiklik, uyanık Osmanlı yöneticileri ve .bilginleri tarafından zamanında anIaşılmış ve tehlike çanları çalınmıştır. Mesela, :XVI. Yüzyılın ilk yarısında Lütfi Paşa. Sultanların bu tehlikeye dikkatlerinin çekildiğ1ni Asarname'de yazmaktodır. Sultan Selim ve Kanuni'ye, «lstanbul'un velinimetinin deniz olduğu, gemiler gelmezse, Istanbul'un batacağı», kafirlerin deniz savaşında Osmanlılardan ileri gittiği, bu durumun düzeltilmesi gerektiği» bildirilmiştir. lll. Murat Için 1580'de bir Osmanlı coğrafyacısının hazırladığı bir yazıda Avrupalıların Amerika. Hindistan ve Basra Körfezi kıyılarına yerleşmesinin tehlikeleri belirtilmiş, tedbir olarak Süveyş Kanalı'nın açılması ve Hint Okyanusu limanlannın kafirlerden geri alınması istenmiştir.
Reklam
Buhran. Doğu-Batı ticaret yolunun Akdeniz'den Okyanuslara kayması biçiminde hissedilmiştir. Milletlerarası ticaret yolunun değişmesinin, bu ticaretten yararlanan şehir ve köyler ile devlet hazinesi üzerinde, giderek nasıl bir sarsıntı yaratacağı açıktır'". Prof. Barkan'ın yaptığı araştırmalar, XVI. YüzyıIda baharat yolu üzerindeki bazı şehirlerde gümrük gelirlerinin azaldığını ve nüfus artış hızında önemli gerilemeler olduğunu göstermektedir. Bu eğlllm zamanla güçlenmlştlr. Tarlhçilerlmiz, genellikle. bu görüşü paylaşmaktadır. Prof. İbrahim Kafesoğlu, Türkiye"nln gerileme nedenini şöyle açıklamaktadır: "Türkler. XVI. Yüzyıl ortalarına kadar, yeryüzünün en ileri toplumu idiler. Dünyanın yarısı ve en güzel parçaları ellerindeydl. Avrupalıların yeni deniz yolları bulmaları ve kapalı kıta sistemınden çıkmaları, iktisadi düzeni Türkler aleyhine bozdu. Avrupalıları dünyanın efendisi yaptı». Prof. Zeki Velidi Togan da aynı görüşü benimsemektedlr: «Asıl ve en önemli sebep dışarıda ve bu da deniz ticaretinin gelişmesldir». <Hayat-Tarih Mecmuası, Şubat ve Mart 1966). Elbette ticaret yolunun değişmesi, tek bir soyut olay olarak ele alınamaz. Mesele. rollerin değişmesi, Doğu üstünlüğünün yerini Batı üstünlüğünün almasıdır. Rollerdeki bu değişikliğin, Türkiye'yi ciddi bir buhrana sürükleyen ekonomik, sosyal, politik, askeri vb. karmaşık etkileri olmuştur
Neden ?
Bu ilk sömürgecilik döneminde, Batılılar, yalnız Amerika ve Asya'nın zenginliklerini. altın ve gümüşünü yağma etmek, inka ve Aztek gibi uygarlıkları yok etmekle kalmamışlor. 900 bin Afrikalı köleyi X\!1. Yüzyılda Amerika'ya- götürmüşlerdir. William Du Bois'ya göre, Amerika'ya yollanan her köleye karşılık, beş köle ya Afrika'da öldürülmüş. ya da yolda ölmüştür. Sonraki yüzyıllarda daha da hızlanan bu köle ticareti, Afrika'yı 60 milyon insandan yoksun bırakmıştır. Bu talan karşısında fetihçi Osmanlı'nın ganimet ve haracı, çok masum, ve ufak ölçüde kalmaktadır. Bu büyük dış talan sonucudur ki, Batı Avrupa tüccarlannın elinde önemli servetler birikmiştir. Dış talan. doğrudan doğruya bu işi yapan az sayıda kişi elinde toplandığından, XVI. Yüzyıl Avrupası çok büyük servetlerin temerküzüne tanık olmuştur*.Türkiye tüccar ve tefecisinin elinde, bu ölçüde büyük bir sermaye birikimi her halde mümkün değildi. işte tüccar elinde çığ gibi büyüyen bu ticari sermaye, Batı'da kapitalizmin zaferini sağlayan belirleyici unsur olmuştur. XVI ve XVII. yüzyılların bu ticari genişlemesi, eski üretim biçiminin çöküşünde ve kapitalist üretimin doğuşunda başrolü oynamıştır. Sanayi sermayesi, daha sonra birinci plana çıkmış. başlangıçta sanayi ticarete bağımlı iken, ticaret sanayiye bağımlı hale gelmiştir. Bu ticari genişlemeyi mümkün kılan, coğrafi keşifler ve keşifleri Izleyen olaganüstü dış talandır....
DOĞU ÜSTÜNLÜĞÜNDEN BATI ÜSTÜNLÜĞÜNE GEÇiŞ
Toynbee ve daha birçok Batılı yazar, göçebeliği değişmez bir alınyazısı saymakta ve bu alınyazısı üzerine teoriler bina etmektedirler. XV. ve XVI. Yüzyıl Türkiyesi'nin göçebelikle bir ilgisi kalmadığına göre. bu tez üzerinde daha fazla durmaya Jüzum yoktur. Batılı insanın ırk üstünlüğü, Hıristiyan uygarlığı, Müslümanlığın ileri gidişe engel teşkil edişi vb. tarzında Batı'da geliştirilen ve bir kısım Türk aydınlarınca da benimsenen daha bir sürü tez de aynı niteliktedir. Müslümanlık. XVI Yüzyıla kadar faizciliğe, bankacılığa. ticarete, bilimsel ve teknik ilerlemeye, Hiristiyan bilim ve tekniğinden yararlanmaya bir engel teşkil etmemiştir de, sonradan neden etmiştir? Suçlu. her halde din değildir. Geçelim*.
iLK TÜRK KAPiTALiSTLERi
Esasen Osmanlı Toplumunda «askeri sınıf» kavramı çok geniş tutulmuştur. Bu kavram her çeşit maaşlı memur ve hizmetlilerin yanı sıra tüccar, çiftçi, madenci ve zanaatkarları da kapsayabilmektedir. Ticaret ve sanayi ile meşgul kişilerin «askeri sınıfın imtiyaz ve muafiyetlerinden yararlanmak için bu sınıfa girdiği düşünülebilir. Nitekim Prof.
135 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.