Yaşar Kemal, en çok okuduğum yazarlardan. Her ne kadar yöresellikten kendisini kurtaramasa da eserleriyle, anlatımıyla külliyatını bitirmek adına kararlı olduğum bir yazar.
Bu eseri de Bu Diyar Baştanbaşa dizisinin ikinci kitabı. Yine tüm çıplaklığı ile Anadolu insanı önümüzde, Anadolu yaşamı karşımızda. Ülke İstanbul , Ankara'dan ibaret değil ne de olsa.
Okurken 1950'li yıllara ait bir panaroma sunuluyor bizlere, tüm gerçekliği ile. Sahi insanımız, nelerle sınanıyormuş böyle? Bu eseri okuyunca, geldiğimiz nokta ve gelinen nokta arasında yapacağımız kıyas bizlere birçok noktada fikir sahibi olmamızı sağlayacak. Ege kırsalına, Akdeniz kırsalına, Şanlı Urfa, Diyarbakir ve Gaziantep'e dair içler acısı yaşam biçimleri Yaşar Kemal'in eşsiz kaleminden bizlere sunulmuş. Mağaralarda yaşam sürdüren, dağ başlarında hayatlarını idame ettirebilmek için orman kesen, azgın nehri sallarla geçmeye çalışan, şeyhlerin boyunduruğu altında gerçeklerden koparılan, ilme düşman olan Anadolu insanının gerçek yüzü önümüzde. Özelllikle mağaralar kısmı ve de hayatta kalabilmek adına ormanları kesip kendilerine bir şeyler ekebilecek alan yaratmaya çalışan köylülerin olduğu kısımlar gerçekten sorgulanması gereken şeyler. Biz özünde buymuşuz, buralardan gelmişiz dedirtiyor insana.
Yaşar Kemal bu yüzden çok çok özeldir. Halkın arasına karışan, durmadan köylerde gezen, saf Anadolu insanı ile hemdert olan, bize asıl yüzümüzü, en saf halimizi gösteren bir yazar olduğu için çok özeldir. Tüm kitapları bu yüzden okunmalıdır.