Osmanlı'dan Kahramanlık Hikâyeleri

Yavuz'un Çamurlu Kaftanı

Soner Demirsoy

En Eski Yavuz'un Çamurlu Kaftanı Sözleri ve Alıntıları

En Eski Yavuz'un Çamurlu Kaftanı sözleri ve alıntılarını, en eski Yavuz'un Çamurlu Kaftanı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Bir çınar için toprak altındaki kökleri ne ise ve bu kökler kurudukça çınar nasıl kurumaya başlarsa bir millet için de tarih odur.Tarihini bilen millet kökü sağlam çınar gibidir.Zamanla eski adet ve ananesini,hayat tarzını unutan,tarihini bilmeyen,ecdadının neler yapmış olduğundan haberi olmayan bir millet kendisini ayakta tutan köklerinden birkaçını kurutmuş demektir.Tarih okuyarak onu sulamak lâzımdır."~Kazım Karabekir Paşa~ Geçmişe bakarak geleceği görebilmek temennisiyle...
Türk şiarı kuvvettir. O kuvveti yeniden ihya etmeli.
Reklam
Bazı tarihçiler Yavuz Sultan Selim'in Anadolu'da 40 bin aleviyi katlettirdiğini her fırsatta dile getirir. Fakat nedense Akkoyunlu Devleti'ne son veren Şah İsmail'in Sünni halka yaptığı zulümlerden hiç bahsetmezler. Çağdaş Osmanlı ve İran kaynaklarına baktığımızda ise durum hiç de söylendiği gibi değildir. Hatta Venedikli bir seyyahın eserinde Şah İsmail'in Akkoyunlulardan aldığı şehirlerde Sünni halka çok şiddetli davrandığı, bunlardan 40-50 bin kişiyi öldürttüğü, öfkesini alamayan Şah'ın bazı ileri gelen kişilerin mezarlarını açtırıp kemiklerini yaktırdığı nakledilir. İşin daha korkunç tarafı da Uzun Hasan'ın kızı olan öz annesini Sünni olduğu için kendi elleriyle boğarak öldürdüğünü pek çok kimse bilmez. Eski Akkoyunlu şehirlerinde Sünni nüfusun yok denecek kadar az olması bu katliamın yapıldığını doğrular niteliktedir. Şimdi işe birde Anadolu cihetinden bakalım. Yavuz Sultan Selim eğer söylendiği gibi Anadoluda katliam yapsaydı nüfus dağılımında alevilerin yer almaması icap ederdi. Oysa bu inancı paylaşanların asırlarca varlıklarını sürdüre gelmeleri bu katliamın aslı olmayan bir rivayet olduğunu gösterir.
Sultan Selim Han, Mısır'ın Osmanlı idaresine geçmesinden sonra Kahire'den geri dönüş yoluna geçmişti. Yağmurlu bir havada yolda giderken sohbet etmek üzere Anadolu kazaskeri Kemalpaşazade'yi yanına davet etti. Çeşitli mevzular hakkında konuşurlarken Kemalpaşazade'nin atı birden bir su çukuruna bastı ve padişahın kaftanına çamur sıçradı. Herkes pür dikkat padişahın bu hadise karşısında hiddetleneceğini ve Kemalpaşazade'yi cezalandıracağını beklerken padişah gayet sakin bir şekilde; Bir âlimin atının ayağından sıçrayan çamur benim için şereftir. Öldüğüm zaman bu kaftanı böylece sandukamın üstüne koysunlar?, diye söyledi ve sırtından çıkartıp vazifelilere teslim etti. 
Müftî Hamza'nın Şia (Kızılbaş) hakkında fetvası;
"Besmele ve duadan sonra, Müslümanlar bilin ve uyanık olun, bu tâife-i Şîa ki reisleri Erdebiloğlu Şâh İsmail'dir. Peygamberimiz (s.a.v.)in şerîat ve sünnetini ve dîn-i İslâm ve Kur'ân-ı Kerîm'i tahrif edilmiş kabul ettikleri ve dâhi Allah Teâlâ'nın haram kıldığı günahlara "helâldir" dedikleri ve hafife aldıkları ve Kur'ân-ı Kerîm'i, mushafları ve İslâm kitaplarını tahkir ettikleri ve toplatıp yaktıkları ve ulemâya ve evliyâya ihanet edip, mescitleri yaktıkları ve Şah İsmaili ilah yerine koyup secde ettikleri ve dâhi Hazret-i Ebû Bekir(r.a.)'e ve Hazret-i Ömer(r.a.)'e sövüp hilafetlerini inkâr ettikleri ve dahi Peygamberimizin hanımı Hazret-i Aişe anamıza(r.anha) hakaret ettikleri ve Peygamberimizin şerîatini kaldırmak kastında oldukları ve bunlar gibi şeriata muhalif halleri ve fiilleri bu fakir katında ve bütün ulemâ yanında malum olduğu sebepten biz dâhi şerîatın hükmü ve kitaplarımızın nakli ile fetvâ verdik ki; zikrolunan tâife kâfir ve mülhiddirler ve dahi her kimse ki onlara meyledip onların bâtıl dinlerine razı ve yardımcı olsalar, onlar dâhi kâfir ve mülhiddirler, bunları kırıp cemaatlerini dağıtmak bütün Müslümanlara vâcip ve farzdır. Müslümanlardan ölen şehid ve cennet-i a'lâdadır ve onlardan ölenler hor ve hakir olarak cehennem'in dibindedir." (El-Müftî Hamza el-Fakîr eş-Şehir Bi-Sarı Gürz)
Sayfa 21 - Çamlıca / 16.yyKitabı okudu
Gösterişten hoşlanmayan Yavuz, her türlü israf ve debdebeye karşıydı. Sadeliği sever, "mücevveze" denilen başlık yerine kendi adıyla anılan "selîmî" kavuk giyerdi. Niçin böyle giyindiği sorulduğunda "vezirlerin ve beylerin süslü giyinmeleri, padişahlarına saygıdan ileri gelir. Biz kime şirin görünmek için süslü giyinelim ki? Bizim padişahımız, vücudun dışına değil, içindeki cevhere bakar." diyerek çok veciz bir cevap vermişti.
Sayfa 35 - ÇamlıcaKitabı okudu
Reklam
41 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.