"Tenim yumuşak, ama yüreğim zalim; ben soktum mu öldürürüm."
"Yılan gibi mi?"
"Evet, tıpkı yılan gibi. Yaşam bir yılandır. Onlar da aynı Firdevs. Yılan, senin yılan olmadığını anlarsa sokar. Zehirli iğnelerin olmadığını bilirse hayat seni bir lokmada yutar."
Keşke hepsi ölseydi. Herkes ölseydi. Görmeselerdi beni. Dünyaya böyle bir canavarın geldiğine tanık olmasalardı. Keşke doğmasaydım... Sadece kötülük ve acı yaydım etrafıma.
Ama insan kendini ev sahibi olarak görmedikten sonra yüzlerce evin tapusunda ismi yazsa neye yarar? Otelleri sevdim. Kiralık odaları. Terk edilmiş binaları. Tavanı yüksek evleri... Ben misafir olmayı seçtim.
Annem artık babamı sevmiyor diye çok üzülüyordum. Ama sevmiyorsa neden ağlıyor? Kadınlara, “Canı cehenneme,” diyor, ama sizin kızlarla konuşurken duydum: "İçim yanıyor,” diyordu.
Bir tek derdi Muazzez'di. Ondan ayrılmak olmasa, işinden memnun olmaya bile başlayacaktı. Her gittiği yerde karısının güler yüzlü, cıvıldayan çocuk sesi onu takip ediyor ve yüzünü, rüya görenlere mahsus tatlı bir gülümseme kaplıyordu.
Willem'in ömrünü normal sürdürebilseydi hayatı boyunca kazanması beklenen tüm parayı tazminat olarak talep etti. Saçmasapan, dudak uçuklatan bir rakamdı bu ve her baktığında içi yanıyordu. Rakamın büyüklüğünden değil, denk geldiği yaşanmamış yıllardan ötürü.