Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Başımıza gelenler hep biraz da başkalarının hataları yüzündendir, başkalarının başına gelenlerse daima biraz bizim hatamızdır. Ama ne önemi var…
“Ben onların dininden değilim, ama ben de insanım ve bana insanca davranmaları lazım.”
Reklam
İnsanın kişiliği bütün bunlardan nasıl olur da örselenmeden çıkabilir?
Kendilerinden emin olan toplumlar yansımalarını güven verici, huzur dolu, açık bir dinde bulurlar; güvensiz toplumlarsa korkak, bağnaz, çatıkkaşlı bir dinde. Dinamik toplumlar yenilikçi, yaratıcı bir İslamda yansırlar; oldukları yerde kalan toplumlar durağan, en küçük değişime bile isyan eden bir İslamda yansırlar.
Bazen Orta Asya bozkırlarından cengaver bir Türkmen kabilesi kopup geliyordu; Bağdat kapılarına dayanan bu insanlar İslamı kabul ettiklerini ifade eden ayeti okuyorlardı -Allah’tan başka Tanrı yoktur, Muhammet onun elçisidir”-, bir daha hiç kimse bunların Müslüman olup olmadığını tartışma hakkına sahip olamıyordu ve ertesi gün, dönmelerde çoğu zaman görüldüğü üzere imanda aşırılığa bile kaçarak iktidardan pay talep ediyorlardı.
İslam, Hıristiyan toplumlarının hiçbir şeyi hoş görmedikleri bir devirde bir “hoşgörü protokolü” düzenlemişti. Bu “protokol” yüzyıllar boyunca bütün dünyada yan yana birlikte yaşamanın en ileri biçimi oldu.
Reklam
Gerçekten de, İspanya’daki Müslümanlara ne oldu? Ya Sicilya’daki Müslümanlara? Yok oldular, tek kişi kalmamacasına katledildiler, sürgüne zorlandılar ya da cebren Hıristiyan edildiler.
Ben, pek çokları gibi Müslüman dünyasında gördüklerim ve işittiklerim karşısında ürküntüye kapılıyorum. Ama olanların İslamın doğasına uygun olduğunu ve bunun değişmeyeceğini ilan etmekten pek memnun olmuşa benzeyenler karşısında da üzüntü duyuyorum. Hiçbir din hoşgörüsüzlükten soyutlanmış değildir.
Benim gözümde inançlı bir insan, sadece bazı değerlere inanan kişidir. Ve ben bunları tek bir değerde özetlerdim: İnsanoğlunun onuru. Gerisi mitoloji ya da umutlardan başka bir şey değil.
Göçmenlerin pek çoğunun gizli rüyası kendilerini o ülkenin evladı olarak kabul edilmektir. En baştaki eğilimleri ev sahiplerini taklit etmek olur ve zaman zaman bunu başarırlar da. Çoğu zamansa başaramazlar. Aksanları bozuktur, renk tonları uygun değildir, gerekli isim, soyadı ve belgelere de sahip değillerdir, taktikleri çok çabuk boşa çıkar. Birçokları bunun denemeye bile değmeyeceğini bilirler ve böylece gururları, meydan okuma istekleri yüzünden kendilerini olduklarından daha farklı gösterebilirler. Hatta bazıları-hatırlatmak gerekir mi?- daha da ileri gider, buruklukları şiddetli tepkilere dönüşür.
Reklam
Birçokları doğduğu toprakları terk etti, daha başkaları terk etmese de, onu tanıyamaz hale geldi.
Çağımızın en ağır basan özelliği, tüm insanları bir bakıma göçmen ya da azınlık haline getirmek değil mi? Hepimiz köklerimizin dayandığı topraklara hiç benzemeyen bir evrende yaşamaya zorlanıyoruz; hepimiz başka diller, başka ağızlar, başka işaretler öğrenmek zorundayız; hepimiz çocukluğumuzdan beri hayal ettiğimiz biçimiyle kimliğimizin tehdit altında olduğu izlenimine kapılıyoruz.
Bazen de ilişkiler tersine döner, dünün cellatları kurban haline gelir ve kurbanlar cellada dönüşür.
Etraflarında toplanan herkes de bu duyguyu paylaştığından, çoğu zaman katliamcıların vicdanı rahattır ve kendilerine cani denildiğini işittiklerinde şaşırırlar. Cani olamayacaklarına yemin ederler, çünkü onlar sadece yaşlı analarını, kız ve erkek kardeşlerini ve çocuklarını korumaya çalışmışlardır.
Şansım vardı, ellerimi temiz, vicdanımı rahat tutabildim.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.