g

Gelenek ve Görenekler

Gelin, At ve Koç ...
Gelin, at ve koç; kutsallık derecesinde üç değerli öğe bir aradaydı. Türkler koçu, koyunu; at gibi hep sevmişlerdir... Koçboynuzları başına bitişik olarak kesiliyor, evlerin ön cephesine bir güç timsali olarak çakılıyordu... Koç başının gücü temsil ettiğine inanıldığı gibi atbaşının da koruyuculuğuna inanılırdı. Atın kafa kemiği, nazara karşı koruyucu olarak bir kazığın başında ekin tarlalarına çakılır, meyve ağaçlarının çatalına koyulurdu. At kafası uğur sayılır, ürünün bol olmasına faydası olacağına inanılırdı. At, şaman ölü gömü törenlerinin de yegane öğelerindendi.
Gelin ve At ...
Gelin atının erkek olması töre olarak şarttı. Gelin kısrak atla götürülmezdi. Gelinin ilk çocuğunun erkek olmasına faydasının olacağı inanıldığından ve erkek çocuk istenmesinden dolayı gelin atının aygır olması gelenek olmuştu, şarttı... Gelenek gereğince önce "ileriki yenge" olan oğlan yengesi atına bindi. Oğlan yengesinin ardından gelin atına bindirildi... Atın dizginleri gelinin yerde yürüyen kardeşinin elindeydi. Ayrıca gelinin küçük amcası "koltukçu" oldu. Koltukçu, kendisi yaya olarak yürüyüp atın üzerindeki gelinin koltuğundan yol boyunca tutarak ilerleyeceklerdi. Bu iki yakını gelinin güvenle gitmesini sağlayacaktı... "Geriki yenge" olan kız yengesi de gelini ata yerleştirip at binince, zurnacı Abdul Usta Türkistan havasına asıldı. Zurna Türkistan havasıyla gelinin ata bindiğini haber veriyordu. Bu düğündeki diğer kişilere "At bin !" demekti... Bir süre daha Türkistan havası çalıp ileriki yengenin ardından gelin atının yola koyulmasıyla Abdul ustanın zurnası yol havasına döndü. İleriki yenge, gelin ve geriki yenge sıralamasının ardından gelin alayı yola koyuldu... Ama bir gelenek vardı; bu üç atın arasından geçilmezdi. Bu üç at bu yüzden yakın yürütülüyordu... Kazayla, dalgınlıkla, yanlışlıkla veya bilmeden atlı, yaya, çocuk, kadın her kim aralarından geçerse "makar", yani düğün alayı durdurulur, zurna susar; o kişi tekrar geri geçirilerek makar ve davul zurna devam ederdi...
Reklam
Gelenekler...
Geleneğe bağlı kalma ya da bir kenara bırakılmış gelenekleri canlandırma isteği yalnızca tarihe karşı çıkmak değil, aynı zamanda kendi halkına karşı çıkmak anlamına da gelir.
Thales'ten üniversitelerimizdeki hocalara, en hayalci mütefekkirlere ve onların fikirlerini çalanlara kadar, hiçbir filozof ,yaşadığı sokağın adetlerini etkileyememiştir. Niçin böyle? Çünkü insanlar metafizikle değil âdetlerle kendilerine yün çizerler.
Hanginiz gevvat bi daha düşün istersen
Ulan lanet olası gevvat! Kız değilsen ki, başına vura vura verek seni, saçını yerde sürüyerek gelin edek. Ulan damadın kız istemeyip, ben evlenmem dediği nerde görülmüştür? Hangi töremizde vardır böyle mecnunluk? Kız olsan başın yumruklayıp verirdik seni; lakin er kişisin, rızan gerektir.
Sayfa 57 - Metis Yayınları, KebikKitabı okudu
64 syf.
·
Puan vermedi
Yanılsama
Kötü niyetli eski insanların çıkarları uğruna dini kullanarak oluşturduğu ve adına da 'gelenek&görenek' dedikleri "görücü usulüyle evlenme" üzerine yazılmış bir tiyatro... Halbuki İslam'da birbirini görmeden evlenmek diye bir şey yoktur. Hatta bizatihi Rasulullah (sav) bir kadınla evlemek isteyen yanına gelen gence "Git ve onu gör" buyurmuşlardır...
Şair Evlenmesi
Şair Evlenmesiİbrahim Şinasi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201816,2bin okunma
Reklam
26 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.