t

Tarihteki Kadınlar

Bir kadının kendisiyle yüzleşmesi, ciddi tehlikeler barındıran bir oyundur. Kutsal bir dans. Kendimizle karşı karşıya geldiğimizde, iki tanrısal enerji, çarpışan iki evrenizdir. Yüzleşmede gerektiği kadar saygı yoksa, bir evren ötekini yok eder.
Sayfa 158Kitabı okudu
MS 40 yılında Trung adlı iki kız kardeş - adeta 1400 yıl sonra Fransa'daki Jeanne d'Arc gibi - vatanları Vietnam'ı Çin tutsaklığından kurtarmak için ayaklanmışlar. Kadınlardan teşkil ettikleri Bir ordu ile çinlileri memleketten kovarak Vietnam'ı yeniden bağımsızlığa kavuşturmuşlardır. Ancak bu bağımsızlık yalnız dört yıl sürebilmiş, kurnaz Çinli hükümdar, bu İffetli kadınlar ordusunun mahcubiyetten dağılmasına sebep olan hilelere başvurarak tekrar Vietnam'a girmiş; Trung bacılar ise kendilerini ırmağa atarak intihar etmişlerdir ki, hâlâ her yıl Saygon'da Trung bacıların zaferi kutlanmaktadır.
Sayfa 26
Reklam
Şam'da yaşamış Sittü'l-ulema denilen bir vaize kadın vardır ki, güzel konuşmasından ötürü kendisine ayrıca Bülbül lakabı takılmış ve öldüğü zaman mahşeri bir kadın kalabalığı onun son yolculuğu töreninde bulunmuştur
Sayfa 28
Bir kadın balolardan, at yarışlarından, hatta kumardan hoşlandığını gizlemez. Bunu söyler, doğrudan itiraf eder ya da bununla övünür. Ama sosyeteye meraklı olduğunu söyletmeye çalışmayın sakın ona; şiddetle itiraz eder, temelli küser size. Kuşkusuz gururunu inciten tek şey olduğundan, özenle gizlediği tek zaafı da budur. İskambil kâğıtlarına bağımlı olmaya razıdır, ama düklere bağımlı olmak istemez. Bir delilik yaptı diye herhangi bir kimseden daha değersiz olduğunu düşünmez; oysa snopluğu bazı insanlardan daha değersiz olduğunu ya da kendini bırakırsa olabileceğini ima eder. Dolayısıyla sosyetikliği büyük bir aptallık olarak gördüklerini söyleyen bazı kadınlar güzel bir öykü yazmak ya da âşıklarının hazlarıyla dertlerini yaratıcı biçimde çeşitlendirmek için kullanabilecekleri bir inceliği, espri gücünü ve zekâyı sosyetede harcarlar....
Sayfa 70 - Marcel ProustKitabı okudu
Kontes Mathilde de Verteuil kırk altı yaşındaydı. Hala Paris'in en hayran olunası sarışını olarak anılıyor­ du. Yıllar tenini solgunlaştırmış gibiydi. Gençken biraz zayıftı, olgunlaştıkça omuzları ipeksi bir meyvenin yu­varlaklığına kavuşmuştu. Güzelliğinin doruklarındaydı. Altın rengi saçları ve kadife gibi yumuşak gerdanıyla bir salona girdiğinde adeta doğan bir güneş gibi görünür, yirmi yaşlarındaki kadınlar onu kıskanırdı...
Sayfa 6 - Emile ZolaKitabı okudu
Avcı toplayıcılıktan yerleşik toplumlara geçilmesiyle birlikte üretim sürecinden kopan ve kamusal alandan silinen kadının rekabete pek teşne erkekler üstündeki " baştan çıkarma" kapasitesi, onun bir ahlaki zayıflık olarak görülmesine yol açmıştır.
Sayfa 9 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.