Türk Tiyatrosu için oldukça önemli bir yazar, oyuncu ve yönetmen olan SAYIN Ferhan Şensoy'un içerisinde çeşitli öykülerin yer aldığı eseri. Daha önce oldukça fazla oyununu izleme ve okuma şansı yakaladığım ustanın okumuş olduğum ikinci kitabıdır. (Diğeri başkaldıran Kurşun Kalem) Tıpkı oyunculuğu ve oyunlarında olduğu gibi kendine has o üslup ve dili bu eserinde de görmekteyiz. Okurken eğer bir kez olsun onu izlemişseniz doğrudan onun sesi ve mimikleri canlanıyor gözde. İçerisindeki tüm öykülerin oldukça fazla tiyatral anlatımda olması, her birinin oldukça komik oluşu kesinlikle bir kaç kez okunacaklar listesinde tutuyor kendisini. Ayrıca storytel uygulamasında Okan Bayülgen sesiyle dinlemekte mümkün. Dinlerken şunu fark ettim tıpkı Ferhan usta gibi tonlamalar ile okuyucu/dinleyiciye keyifli dakikalar yaşat ve tek solukta dinletiyor. Eğer fırsatını varsa dinlemenizi de öneririm. kitap kurtlarının kaçırmaması gereken bir eser.
Evet yeni okudum. Tek solukta bitti. Sanırım şu her yerde kendiyle, her türlü baskısıyla karşılaşmam biraz okumama engel oldu gibi. Öncelikle evet gerçekten müthiş bir eser. Elbette bu kadar güzel dememe bir sebep de şüphesiz çevirmenin etkisi. Oldukça başarılı ve muazzam bir çeviri olmuş. Kitabın sonundaki çevirmen notu da bunu bir kez daha anlamamı sağladı. Gelelim esere, bir gün çiftliğin en yaşı domuzu rüyasında mutlu, özür olduğunu görür ve tüm çiftlik hayvanlarını toplayarak bu rüyayı paylaşır. Onlara devrim yapıp çiftliğin "efendi" değil "hayvan" çiftliği olmasını öğütler. Ve elbette yemlerinin dağıtılmadığı bir gün hayvanlar çiftliği ele geçirir. Başta 7 ölümcül günah misali 7 değişmez kural ile gayet iyi giderken tıpkı dünyada olduğu gibi burada da yönetici sınıf ayrıcalıklar ile pastanın dilimini en büyük gidecek de hepsini ister vs. Dünya düzenini ve elbette yönetim sistemlerini eleştiren kitap bazı kesimlerce (kitabın sonunda çevirmen notunda oldukça açık değinmiş bu konuya) bir çok yorum getirse de aslında yönetim sınıfı ve pay alanların "insanlık dışı" düzen merakları değişmedikçe hayal edilen "eşit şartlarda mutlu yaşam" pekte mümkün değil.
"bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir"
Yazarın "Alper Kamu- Kamu Davası" serisinin üçüncü kitabı. Ama korkmayın diğer iki (Oğullar ve Rencide Ruhlar & Cehennem Çiçeği) kitaplarını okumamış olsanız dahi rahatlıkla anlayabileceğiniz bir kitap. Nereden mi biliyorum? Bende henüz diğer eserleri okumadım ve hatta kitabı alırken "acaba neden kamu davası 3 yazıyor" üzerinde diye düşünürken sonradan öğrendiğimden mütevellit biliyorum. Kitabı sadece yazarın diğer okuduğum iki eserinde diline, üslubuna ve espri tarzına hayran kaldığım için almıştım. Zira hayal kırıklığı da yaşamadım. Diğer eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de şahane bir şekilde hikayeyi kurtulayıp okuyucuya sunuyor. Daha önce hiç hatırlamıyorum ki bir kitabı okurken güleyim. Ama diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da yer yer oldukça sesli kahkahalar attım. "Bir cinayet, polisiye romanı bu denli mi farklı yazılır?," dedirtiyor. Ayrıca benim için ikinci (Kuyucaklı Yusuf'dan sonra) en sevdiğim roman kahramanı olduğunu da söylemek isterim.
Gelelim romana. Kıyamet Park adlı bir otele gelen beş yaşındaki Alper Kamu ve ailesi bir gazetecinin öldürülmesine şahit olurlar. Bizim ultra zeki ve kesinlikle gram iticiliği (çok bilmiş büyümüşte küçülmüş çocuk iticiliği) olmayan beş yaşındaki Alper Kamu olayları çözmek üzere herkesten gizli olaylara atılır ve macera başlar.
Kesinlikle türünün nadir örneklerinden biri olan yazarın bu kitabı da benim için şahane bir örnek oldu. Kitap kurtlarının kesinlikle kaçırmaması gereken bir eser. İyi okumalar.
Evde, sokakta, ofiste vs. kaybolan nesne, obje vb. herşeyin aranmadıkları vakitler buluştukları distopik bir dünyada iki kaybolan nesnenin kafa kafaya verip ArtıkAranmayanlar müzesine girmesiyle bir çok insanın hikayesini okuyacağımız özellikle finaldeki şahane mesajları olan harika bir eser. Okul numaralarının okunduğu bölüm ise favorilerimdendi. Ajite kısmını Edebi bir ustalıkla hafifleten yazar oldukça muhteşem kelime oyunları ve ironilerle dolu kaleme aldığı bu birbirinden bağımsız ama hemen hemen hepsinde hayatımıza dokunan hikayelerin yer aldığı bu kitabı kitap kurtlarının kesinlikle kaçırmaması gerekir. İyi okumalar.
600 küsur sayfalık faust eserinden sonra beyazların bu kitabı adeta "çerezler kaldı" Kitaba başlamadan önce elbette bu denli yoğun bir duygusal bağlanmayı çağımızda kimsenin yaşayamadığını tahmin ediyordum. Bittiğinde de bu fikrim değişmedi. Özellikle çağımız insanın bu kadar hızlı tükettiği hayatı Werther'in yaşadığı yoğunlukta hissetmesi mümkün değildir. Sadece saplantıya dönen bir durumun çağımızda özellikle gündüz kuşağı programlarında ve pornografik şekilde bizlere lanse edilen haberlerde görebiliyoruz. Yani final benzer olsa gidiş yolu genelde yanlış. Tekrar kitaba dönecek olursak, Koridor yayınlarının çevirisini okuduğum eserde öncelikle çevirmenin dilini ve metine yaklaşımına bayıldım. Eserde kahramanımız Werther'in bunalması üzerine gittiği yerde aşık olduğu nişanlı bir kadına kavuşamaması ve duygusal yıkımını anlatmakta. Yer yer romantizm akımının gürül gürül işlendiği kitapta özellikle aristokrasi ve burjuva toplantısındaki Werther'in düştüğünü durum ve yazarın bu sınıf bireylerinin biraz yüzeysel - olsa da- hayatını okuyucuya en çıplak şekilde sunduğu kısım oldukça iyiydi. Sonunun tahmin edilebilirliği eseri okuma keyfinden koparmadan gün be gün Werther'in adeta nasıl dolduğunu daha çok ruhsal sürecini merak ederek okuyoruz. Mektup mektup ilerleyen eser okumalarını seven kitap kurtlarının kaçırmaması gereken bir eser. İyi okumalar.
Aslına bakarsan, sevgili dostum, insanın başkalarını değerlendirirken kendisini ölçüt almasının ne kadar büyük bir budalalık olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyorum.
İçerisinde uzunlu kısalı bir çok öykü, deneme ve notlar barından bence yazarın diğer eserlerinin yanında oldukça dil ve üslup olarak ayrılan bir eseri. Kitaba adını veren "açlık sanatçısı" ve "mutsuz olma durumu" başlıklı iki öyküsü oldukça etkili ve başarılıydı. Genel olarak zaman zaman alınıp okunabilecek başka kitapların yanında da rahatlıkla okuyabileceğiniz bir kitap. İyi okumalar.
Yazar tarihte yaşanmış bir olaydan yola çıkarak, her çağın değişmeyen bir gerçeğini grotesk bir biçimde gözler önüne sermiş. Çaresizlik ve yoksulluğun bireyler ve dolayısıyla toplumlar üzerindeki etkisini ironik bir şekilde kaleme alan yazar; ahlak ve empatiden bahsedenlerin ne denli bencil, daima kendi çıkarlarını düşünen bir zümre olduğunu oldukça başarılı aktarmış. İkonik, ironik bir çok bölüm barından kitapta şüphesiz beni en çok etkileyen kısımlar, hiç bir rahatsızlığı yokken sırf yemek alabilmek için hasta numarası yapan evsizler, din görevlilerinin onca bencil ve insanlıktan uzak davranışlarından sonraki kıyafetlerinin daha beyaz olması için çamaşırhaneye inmeleri ve eşine bağlı adamın uğraşı. Kitap kurtlarının kesinlikle kaçırmaması gereken bir eser. İyi okumalar.