Kentteki cılgın emlak yatırımının sonunda koca bir borç batağına bizi sürüklediginden dem buruyor David Harvey. Günümüzün çılgın kentleşmesini kapitalizmin dinamikleri içerisinde açıklamakla beraber, kentte üretimi sağlayan hatta kentin kendisini üreten sınıfın kent üzerinde söz söyleme hakkını savunmakta bunun yöntemlerini ortaya koymaktadır diyor. Okunası kitaptır vesselam.
Harvey'e göre hangi sokakları işgal edeceğimizi bize zaman gösterecektir.
“Fakat bildiğimiz bir şey varsa, o zaman şimdidir. Sistem yalnızca sekteye uğramakla kalmadı, baskıdan başka her tür savunma aracını da kaybetti. Öyleyse halkı oluşturan bizlerin bu sistemin yeniden ne şekilde inşa edileceği ve bunun için hangi modelin esas alınacağına ortaklaşa karar verme hakkımız için mücadele etmekten başka seçeneğimiz yok... Onun yıkıntıları üzerinde yeni bir seçenek inşa etmek hem bir fırsat hem de kaçınmanın mümkün olmadığı, hiçbirimizin kaçınmak da istemeyeceği bir ödev"
Asi ŞehirlerDavid Harvey · Metis Yayınları · 201369 okunma
Kitap bir bütün olarak ayna değil. tıpkı insanlar, insanlık ve insanlığın yaptığı tarih kadar paramparça olmuş bir ayna. Parça parça konulara değiniyor. Dinden, tarihten ve kültürden girip satır aralarında insan olmak ne demek sorusunu soruyor ve cevabını okurla arıyor. Sadece tarihi anlatmıyor Eduardo ; Aynı zamanda tarihteki haksızlıkları,ezilmiş toplumların hikayelerini gösterip günümüzdeki ikiyüzlü politikaları eleştiriyor.
Kimsenin hakkı kimsede kalmıyor bu kitabı okurken. Yahudi avına çıkan Avrupa ülkelerini sayarken, hiçbir zaman bu ava çıkmayan Filistin'in günahı ne diyor? Bu kitabı okurken siyahilerle siyahi, kızılderililerle kızılderil olabiliyorsunuz. Şu anki Amerika'dan anlaşılan kuzeydekiler ama kıtanın geri kalanını oluşturan bizler kimiz diyor.
İlk 100 sayfa içerisinde insanlık tarihinin kadınlara davranışını gözler önüne seriyor. gerçekten muazzam bir yazar Galeano. Latin Amerika'nın dervişi,dünyanın vicdanı...
Kalbi, eli silah tutan adamların çizdiği sınırlar içerisinde değil, bütün dünya toprakları içerisinde atan insanların okuması gereken bir kitap bu. şiddetle ve hararetle tavsiye olunur.
Candide Surinam’da karşılaştığı, sol bacağı ve sağ eli olmayan bir zenciyle konuşur.
Candide: “Hey yüce Tanrım! Bu korkunç durumda ne yapıyorsun?”
Zenci: “Efendim ünlü tüccar Vanderdendur’u bekliyorum.”
Candide: “Seni bu hale sokan Vanderdendur mu ?”
Zenci: “ Evet Efendim. Burada gelenek böyle, giysi olarak bize yılda iki kere bezden bir don verirler, şeker fabrikasında çalışırken parmağımızı değirmen taşına kaptırırsak elimizi keserler; kaçmak istersek bacağımızı biçerler. Ben bu iki belaya da uğradım. İşte siz Avrupa’da bu sayede şeker yiyorsunuz.”
Keşke her biri ayrı birer kitap-roman olabilseydi, dedirten sekiz öykünün bulunduğu enfes bir Oğuz Atay eseri. Öykülere ve yazara dair seçkin ve eleştirel bir önsözle başlayan kitap "ben buradayım sevgili okuyucum, acaba sen neredesin?" cümlesiyle biter.
Kitabın önsözündeki tabirle "negatif kişiler topluluğu"nun yani kendi sorunlarını çözememiş, topluma kendini kabul ettirememiş, acımasızca dışlanmış, yalnızlığa-umutsuzluğa-çaresizliğe ve sonuçta intihara, cinayete, delirmeye itilmiş marjinal insanların, olumsuz kahramanların öyküleridir.
"Yalnızlığı yaşayan insanların, kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır."