•Bugün ilk başta gözümü korkutan ama okumaya başlayınca akıcılığıyla beni şaşırtan Oblomov'la geldim. Kitap, neredeyse tembelliğin sözlük anlamı haline gelmiş bir asilzade olan Oblomov'u konu alıyor. Oblomov'un yaşayış biçimini, yetiştirilme tarzını, hayatına etki eden olayları ve aşkın yaptığı değişimi görüyoruz.
•Kitabı sadece okumadım, yaşadım resmen. Oblomov'un öyle bir tembelliği var ki okurken bunu hissediyorsunuz ve bu duruma canınız sıkılıyor. "Kalk artık yerinden!" diye söylenerek okudum. Bunu bana hissettirmeyi başarmış olması benim için önemliydi. Olaylar ilerlemeye başladıkça çok daha güzelleşmeye başladı. Akıcı dili ve kalın bir kitap olmasına rağmen hiçbir şekilde beni sıkmaması severek okumamı sağladı. Ayrıca hayatımdan tembellik kelimesini çıkarıp, yerine Oblomovluk kelimesini koydu.
•Kitapta, hep bir şeyleri ertelemenin, hep genç kalacakmış gibi hareket etmenin, zamanın önemini anlayamamanın sonuçlarını gördüm. Severek okuduğum bir klasik oldu.
•Yorumumu Oblomov'un bana sürekli hatırlattığı Ataol Behramoğlu'nun şiirinden bir kısımla bitirmek istiyorum:
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.