Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Mine
Mine
@minefatsa
"Ne harika bir fikir Julian. Çocuklarıma miras olarak dünyadaki en güzel kitaplardan oluşan bir kütüphane bırakmak." -Robin Sharma
Medipol University
15 Eylül
526 okur puanı
Ağustos 2018 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Bu kitabı bitirdim biraz önce. Okuduğum ilk ingilizce kitap kendisi. Şu an ingilizce öğreniyorum ve b1 seviyesindeyim. Bu kitap başlangıç seviyesinde. Bilmediğim birkaç kelime vardı sadece onun dışında zorlamadı hiç. Ayrıca içinde etkinliklerde var. Bu seriden birkaç tane daha kitap okuyup, kendi seviyeme öyle geçerim diye düşünüyorum.
•Kitap, yazarımız Kim Thúy'un kendi mültecilik hayatını konu alıyor. Doğup büyüdüğü Vietnam'dan savaş yüzünden ayrılmak zorunda kalan yazar çocukluk yıllarından bugüne yaşadıklarını bizlere aktarmış.
•Kitap, kısa kısa bölümlerden oluşuyor. Direkt bir olay akışı yerine düşüncelerle harmanlaşmış bir olay akışı var. Kitabın ilk başlarında severek okuyodum ve bazı yerlerde hüzünlendim ama çok kısa sürdü. Bir süre sonra ne anlatıldığı anlaşılmayan bir hale geldi yazılar. Hem savaş daha ağır basmaya başladı hem de yazarın düşünceleri anlaşılamayacak kadar kişisel olmaya başladı bence. Vietnam'da olan olanlar hakkında ayrıntılı bilgisi olanlar için belki daha anlaşılabilir olabilir ama her türlü kişisele çok fazla yakın olmasından dolayı okuyanı sıkar diye düşünüyorum.
•Maalesef sevemediğim bir kitap oldu...
•Kitaplarla kalın!
Kitap üç öyküden oluşuyor. Hikayelerin hepsinde buzla kaplı doğa ile insanın mücadelesini görüyoruz. Üçünü de keyif alarak okudum ama en çok hoşuma giden şey bir öyküyü iki farklı bakış açısından okuma fırsatı yakalamaktı. İlk iki öykü farklı tarihlerde yazılmış, aynı isme sahip öyküler. Olay akışı sadece öykülerin sonunda değişiyor ve bunun haricinde farklı olan tek şey anlatıcı. Bu şekilde öyküye hem başka açıdan bakmak hem de aynı öyküde farklı bir son okumak çok hoşuma gitti.
Okur Takip Önerileri
Gerçekten inanılmaz kısa bir tiyatro oyunu olmasına rağmen beğenimi kazanan bir kitap oldu. Kısacık diyaloglarda bile metnin yazıldığı dönemde toplumun görüşlerinin nasıl olduğunu, olaylara bakış açılarını görmek mümkündü. Ayrıca ilk türkçe tiyatro oyunu olduğu için edebiyatımızda çok büyük bir yeri var. Herkesin kitaplığında olması gereken kitaplardan biri bence.
•Kendisi Zülfü Livaneli'nin kaleminden okuduğum üçüncü kitap. 1930'lu yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde görev almış Alman asıllı bir profesör olan Maximilian Wagner ve yıllar sonra tekrar İstanbul'a geldiğinde profesöre eşlik etmekle görevlendirilmiş İstanbul Üniversitesi çalışanı Maya Duran ana karakterlerimiz. Maya'nın eşliğinde profesörün gizemli geçmişini, 60 yıllık aşkı ve 2. Dünya savaşı yıllarını okuyoruz.
•Zaten Zülfü Livaneli'nin dili çok açık ve akıcı. Bunun üzerine merakımı dire tutmayı başaran bir konu da olunca elimden bırakmak istemedim kitabı resmen. Hem çok güzel ve duygusal bir aşk okudum hem de 2. Dünya savaşına birçok farklı taraftan bakmış oldum. Kitabı okurken aynı zamanda bir sürü konuda araştırma yapma isteği de duydum. Bu da kesinlikle bir artı oldu benim için.
•Kitabı eleştireceğim tek nokta bazı yerlerde çok tekrara düşmesiydi. Birkaç konuda zaten değindiği bir şeyi ilerleyen sayfalarda farklı cümlelerle tekrar ettiği gözüme çarptı ama okumamı etkileyecek ya da kitaptan uzaklaştıracak kadar etkili bir şey değildi.
•Kısaca; benim meraklı meraklı okuduğum, bir sürü satırın altını çizdiğim çok güzel bir okuma oldu. Tavsiye ederim.
•Kitaplarla kalın!
•Kitap, Ömer Hayyam'ın yazmış olduğu Rubaiyat adlı eserin Semerkant şehrinden başlayan ve hepimizin bildiği Titanic adlı gemide son bulan hikayesini anlatıyor.
Semerkant, toplam üç bölümden oluşuyor ve ilk iki bölümde Ömer Hayyam'ın hayatını görüyoruz. Ömer Hayyam'a Nizamülmülk, Hasan Sabbah ve haşhaşiler eşlik ediyor.
•İlk iki bölüm benim için oldukça güzel ve keyifliydi. Ömer Hayyam'a daha önce hiç bakmadığım şekilde bakmamı sağladı diyebilirim. Hayyam, Hasan Sabbah, Nizamülmülk arasındaki ilişkiyi okumak ve aralarda sürekli Ömer Hayyam'ın dörtlüklerine rastlamak çok hoştu. Ağır bir şey beklerken kitap beni daha ilk sayfalardan içine çekti ama maalesef kitabın son bölümü için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. İlk iki bölüm ne kadar akıcıysa, son bölüm o kadar yavaş ilerledi. Daha çok tarih ve siyaset ağırlıklı olmaya başladı. Sonu güzel bağlanmış olsa bile üçüncü bölüm benim için kitabından genelinden bir tık kötüydü.
•Genel olarak bakacak olursak üçüncü bölümüne rağmen kitabı okurken çok keyif aldım. Haşhaşiler konusuna ilgim arttı. Ömer Hayyam'ın dörtlükleri daha anlamlı geldi. Yazarı daha iyi anlamak ve aklıma takılan soruların cevaplarını almak için mutlaka başka kitaplarına da bakacağım.
•Aynı isme sahip bir belgeselin kitabı The Secret. Çekim yasasını yani insan ne düşünürse başına da onun gelecegi inancını konu alıyor.
•İlk başta çok ilgi çekici ve mantıklı geldi ama sonra bozmaya başladı kitap. Olumlu düşündüğünüzde ve hissettiğinizde hayatımız daha pozitif olabiliyor. Aynı şekilde kötü düşünce, bizi daha kötü hallere sokabiliyor. Bu düşünce üzerinden gidilse ve bilimsel olarak bu desteklense çok iyi bir kitap olurdu ama bir yerden sonra istediğimiz her şeyi düşünceyle yapabilmişiz gibi anlatılmaya başladı. Ayrıca tekrar tekrar aynı şeyleri söylemeye başladı.
•Eğer zengin olmak istiyorsanız olursunuz, fakirseniz bunu farkında olmadan kendinize çektiğiniz için fakirsiniz, veba salgını insanlar olumlu yaklaşmadığı için kötü sonuçlandı gibi aşırı ileri gidilmiş ve saçmalanmış düşünceler vardı. Bana en saçma gelen şey ise bir şeyi başarmak istiyorsanız onu sadece isteyin, sizin olduğunu varsayın ve onun için çabalamayın. Eğer çabalarsanız size gelceğinden emin olmamış olursunuz ve asla size gelmez gibi bir düşünceyi de anlatmasıydı... Kitap resmen ilk sayfadan itibaren hayatınızı değiştirecek tüm her şey şu an elinizde. Buna inanın başka bir şey yapmanıza gerek yok diyor. insanların buna cidden inanıyor olmaları çok garip geldi bana.
•Kısaca; benim için anlamı olmayan bir kitaptı. Bu kitaba tamamen inanıp, istedikleri için çabalamayan, her şeyi düşünceye yükleyen insanlar için hayat kesinlikle daha çok zorlaşır. Çekim yasası ile ilgili okuma yapmak istiyorsanız bilimsel kitaplara bakmanızı tavsiye ederim. Ben sevemedim bu kitabı...
•Bu seri hakkında söylecek o kadar çok şeyim var ama ilk önce kısacık konusundan bahsetmek istiyorum. Karanlığın hüküm sürdüğü bir krallığı ve bu krallığı kurtarabilecek güce sahip olmasına rağmen güçlerinin farkında olmayan bir kızı konu alıyor. Üstten konuya bakıldığında çok sıradan geliyor ama yazarın yarattığı evren kesinlikle çok özgün. Kitaba başlar başlamaz kendimi bambaşka bir evrende buldum ve hemen alıştım. Dili de oldukça akıcıydı. Vaktiniz varsa başına oturduğunuz gibi yarılayabilirsiniz.
•Gelelim karakterlerimize... kitabı okurken her birine teker teker saydım, sövdüm. Karakterler, evren gibi yaratıcı olmuş ama karakterlerin arasındaki ilişkiyi basitleştirmiş yazar. Kötü çocuk ve iyi kız tarzı bir ilişki ortaya koymuş yazar ve bu kitap bundan daha fazlasını hakediyordu diye düşünüyorum. Bunun haricinde karakterlerin her biri ayrı gıcık ama bu gıcıklık kitabı okumayı aşırı zevkli hale getiriyor. Kitabı okurken, seriyi bitirmiş arkadaşlarımla dedikodusunu yapmadan duramadım karakterleri hem severek hem de çok fazla söverek okudum yani... en sevdiğim karakter ise kesinlikle Malyen oldu. Kimsenin sevmediği bir karakter ama ben bayıldım resmen. Her kitabı çok şaşırarak okudum. Özellikle son kitapta her duyguyu yaşadım resmen. Karakterleri aşırı benimseyip, sahiplenmiş olabilirim her şeye rağmen çok tatlıydı arkadaşlıkları, aşkları, maceraları...
•Kısaca; farklı bir evreni olan, olaylı, aşklı, fantastik bir seri arıyorsanız kesinlikle bakmalısınız. Aynı zamanda dizisi de var ve izlemek için sabırsızlanıyorum!!
Kitabı bitirdim ama hiç sevemedim. Kitap denemelerden oluşuyor yani tek bir konusu yok. Çok basit bir anlatım şekli var. Ahmet Batman ve Kahraman Tazeoğlunun yazılarına benziyordu yazılar ama bu daha çok islam dini ağırlıklıydı. Bazı bölümlerde siyasi kısımlar da vardı diyebiliriz. Bu tarz kişisel gelişim yazılarını andıran deneme kitaplarını ben hiç sevmiyorum. Böyle kitaplar hep birbirinin tekrarı, çay edebiyatına kaçan kitaplar oluyor genelde maalesef...
•Erdem Yılı, kadınların sihri olduğuna inanan ataerkil bir toplumu ve bu toplumun, kadınları sihirlerinden kurtulmaları için 16 yaşında bir yıllığına kasabandan sürmelerini, zorlu bir mücadeleye göndermelerini konu alıyor. Erkekleri baştan çıkarabilecek, kadınları ise kıskançlıktan delirtecek bir güç...
•İlk söylenecek şey kitabın çok güzel olduğu... ilk yarısı biraz yavaş ilerledi. Daha çok yazarın yarattığı evrene alışma ve evreni tanıma odaklıydı bence. Yarısından sonra ise üst üste bir sürü beklenmedik, tahmin edilemez ve heyecanlı olaylar yaşandı. Yazar hem çok farklı bir distopik dünya kurgulamış hem de bu dünyanın içine bir sürü güzel ve gerekli mesaj yerleştirmiş. Kadının kadına olan düşmanlığı da gördüm, kadın dayanışmasını da... Ataerkil bir toplumun sadece kadınları değil erkekleri de çok fazla etkileyebileceğini gördüm. Her şey vardı kitapta... distopik ve fantastik bir evrenin içinden günümüzün sorunlarına ulaşan bir kitaptı diyebilirim.
•Buruk bir gülümseme ve kalbimde ince bir hüzünle bitirdim kitabı. Ben çok çok sevdim
•Kitap, twitter'da gündem olan #MeToo hareketinden ilham alınarak hazırlanmış. #MeToo hareketi, insanların susmadıklarını göstermek için yaşadıkları taciz, ırkçılık, ayrım gibi olayları paylaşması ve herkese duyurması için başlatılmış bir etkinlik. Kitap ise başına bu tarz olaylar gelen yirmi beş ayrı yazarın yaşadıklarını anlatmasından oluşuyor.
•Kitabı okurken çok büyük bir hüzün ve sinir çöktü üstüme. İnsanlar o kadar kötü, üzücü olaylar dolu ki kitap... gözlerim dolu dolu okudum. Dünyanın adaletsizliğine, bu kadar kötü insanın nasıl yeryüzünde olduğuna inanamadım. Okuduğum çoğu hikayede ise yazan kişilerin benim yaşadıklarım, başkalarının yaşadıkları yanında çocuk oyuncağı kalır, daha zor şeyler yaşayan insanlar varken ben niye bunu dert edeyim diyerek bir köşeye sindiğini ve çok sonradan susmaması gerektiğini fark ettiğini gördüm. Bu tarz olaylar yaşayan ama ne yapacağını bilemeyen, susan, susturulan herkese cesaret verecek bir kitap olduğunu düşünüyorum. Her ne yaşadıysanız bunun küçüğü, büyüğü, zararsızı yok. Ben bunu anladım kitaptan. Lütfen kendi köşenize sinmeyin, kendinizi suçlamayın, susmayın!
•Herkesin mutlaka bakması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Daha çok insana, özellikle daha çok kadına ulaşmalı bu kitap bence.
Kitaplarla kalın!
Ali Lidar'ın kalemini uzun zamandır merak ediyordum ve bugün bu kitabını okudum. Elinize aldığınız gibi bitirebileceğiniz kadar akıcı bir kitap ama ben hiç sevemedim. Hakkını yememek lazım sondan ikinci hikayesi "resimsiz gözyaşları" güzeldi. Duygusal bir hikayeydi. Geri kalanı ise maalesef sevemedim. Rahat ve samimi yazmak adı altında yazılmış, içerisinde sürekli bira, rakı kelimeleri kullanılan, küfür olan bir kitaptan öteye gidememiş bence. Biraz ben acı çekiyorum biramı verin yazayım denilmiş ve sonucunda hep aynı yazılar çıkmış ortaya gibi. Seveni çok var ama ben anlaşamadım bu kitapla.
•Sırılsıklam Aşk
•Kitap, üniversite için başka bir şehre giden, orada evsiz kalarak annesinin eski okul arkadaşının evine yerleşen Julie adında bir kızı konu alıyor. Bu evde oldukça garip bir kız kardeş ile onun birbirinden tamamen farklı iki abisi de bulunuyor.
•Ben klasik okumalardan veya ağır okumalardan sonra bu tarz genç kurgu kitapları okumayı seviyorum. Rs (kitap okuyamama durumu) için ise birebir olduğunu düşünüyorum bu tarzın. İlk sayfalarda klasik bir aşk romanı olduğunu düşündüm ama beni yanılttı. Kitabın başından sonuna kadar bir sır var ve bu sır kitabın sonuna doğru ortaya çıkıyor dolayısıyla merakımı hep canlı tuttu. Öğrenene kadar elimden bırakamadım kitabı. Bazı kişiler daha ilk baştan olayı çözdüklerini söylüyorlar ama bunun en az kitabı yarılamadan pek mümkün olmadığını düşünüyorum. Kitap 350 sayfa ve benim kafamda 290. sayfalarda falan fikirler oluşmaya başladı.
•Kısaca; gayet akıcı, anlatımı güzel bir kitaptı. Sadece beklentilerinizi çok yüksek tutmayın çünkü bir şaheser değil tabii ki ama genç kurgu türünün iyi bir örneği bence. Kafa dağıtmalık, bu tarz bir kitap arıyorsanız veya bu tarzı okumayı seviyorsanız. Güzel, tatlı bir seçenek diyebilirim.
•Muazzam kurgusu olan bir kitapla karşınızdayım. Bol bol övmeli bir yorum olacak. Ben kitabı ilk aldığımda dümdüz bir tarih kitabı sanmıştım. "Ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikâyet ve beyan etmişlerdir ki..." diye bir giriş cümlesine sahip olduğunu görünce daha çok gözüm korkmuştu ama çok yanılmışım. Bu cümle gözünüzü korktuğu için ertelediğiniz bir kitapsa, hemen okumaya başlayın derim. İlk bakışta öyle gözükmese bile anlatımı çok güzel ve akıcı bir kitap.
•İlk söylenmesi gereken şey bu kitabın tarih kitabından çok öte bir şey olduğu. İçerisinde hem tarih, hem felsefe, hem de fantastik birçok öge var. Yazar bize bir hikaye anlatıyor sonra başka bir hikayeye geçiyor ve bu hikayenin içinde, ilk anlattığı hikayeye dair küçük bağlantılar buluyorsunuz. Bu bağlantılar kitabın sonuna kadar gidiyor ve birbirinden bağımsız görünen her şeyin birbiriyle ne kadar iç içe olduğuna şaşırıyorsunuz. İnce ince düşünülmüş, hiçbir ayrıntı atlanmamış, doğaüstü ögelerle daha dikkat çekici kılınmış bir romandı. Yazarın bilgisine de hayran oldum diyebilirim.
•Kısacası bayıldımmm!! Sadece sonunu beğenmeme rağmen bir tık daha açık olsa daha iyi olacağını düşündüm bu sebeple 9.8 verdim. Kesinlikle tavsiye ederim. Yazarın diğer kitaplarıyla da tanışmak için sabırsızlanıyorum.
Kitaplarla kalın!
•Evett!! Fatih Harbiye ile karşınızdayım. Yazar bu kitapta Neriman adlı karakter üzerinden doğu - batı karşılaştıması yapmış. Toplumun o an yaşadıklarını, arada kalmalarını, ruhsal streslerini çok iyi anlatmış yazar.
•Bu kitabı ikinci kez okuyorum ve ikinci okuyuşumda daha fazla sevdim. İlk okuduğumda kısacık kitabı dokuz günde bitirmiştim çünkü çok sıkılmıştım. Haliyle anlatılanlara da pek odaklanamamıştım. İkinci okuyuşum da ise yazarın anlatmak istediklerini daha net anladım. Maalesef sıkıcılığı konusunda fikrim pek değişmedi. Bazı yerlerin çok yavaş aktığını söylemem gerek. Bunu üzerine bilinmeyen kelimeler de eklenince boğucu yapıyor biraz kitabı.
•Anlatılanı sevdiğim ama anlatılma şeklini sevmediğim bir kitap oldu kendisi. Doğu - batı çatışması konusu dikkatinizi çekiyorsa, o dönemi görmek için güzel bir seçenek. Ben de yazarın diğer kitaplarını mutlaka görmek istiyorum. Hem yazarı daha iyi anlamak açısından hem de diğer kitaplarında anlatımını sever miyim acaba merakımdan.
Kitaplarla kalın!
