Minarede "ölü var!" diye bir acı salâ...
Er kişi niyetine saf saf namaz.. Ne alâ!
Böyledir de ölüme kimse inanmaz hâlâ!
NE tabutu taşıyan, nede toprağı kazan...
"Hayatın çilesine tahammül gerek,
Değil mi ki sefa ile cefa müşterek. Sizce ağlamak için gözyaşı mı gerek?
Bazen dertliler de ağlar ama gülerek..."
Necip Fazıl Kısakürek
Bugün İslâmiyeti içeride müdafaa etmek dışarıda müdafaa etmekten zor hale gelmiştir. Ben bu dâvayı eğer Avrupa'da, Amerika'da, Afrika'da, hattâ kutuplarda müdafaa etmiş olsaydım belki bir anlayış istidadı, bir "'acaba?" merakı olsun bulabilirdim. Burada ise, her şeyin anlaşılmış olduğunu zannetmenin, sadece kabuktan ibaret kalmanın ve böylece her türlü nefs muhasebesinden mahrumluğun düzelmez akameti vardır.
"ibadet gizlidir'" gibi lâflar ise Bektaşi saçmalarıdır. İbadet dış yüzüyle aşikârdır ama iç yüzüyle yine gizli...Onu kimse göremez, Allah'tan başka...Ben eğer namazımı kılarken, bunun bir içtimai telkin unsuru olduğunu bilerek, direğin tepesinde, yol üstünde bile yerine getirmekten çekinmem. Ama yine isterim ki, tenhalarda ve riyanın uzak olduğu muhitlerde de kılabileyim. Sır idrakini ve gizliliği böyle anlayalım.