Gitdün ammâ kodun hasret ile cânı bile
İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile.” (Neşâti)
Sen gittin; fakat canı, yani beni, özleminle beraber bırakıp da gittin. Ben, sensiz dostlar sohbetini bile istemiyorum
Ettik o kadar ref'-i taayyün ki Neşatî
Ayîne-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız
Hz. Musa Tûr Dağında Rabbini görmek ister. İşittiği cevap şudur: "Len teranî!" Beni göremezsin. “Fakat şu dağa bak, eğer yerinde durabilirse beni görürsün” Dağ tecelliye dayanamaz, paramparça olur. Hz. Musa düşer bayılır. Ayıldığında şu sözleri işitiriz:
Olur mı bir gün aceb fasl-ı nev-bahâr-ı ferah,
Eser mi gülşen-i hâtırda rûzigâr-ı ferah . AÇIKLAMA :
Acaba bir gün ferah baharının zamanı gelir mi? ( Acaba ) hatır gülşeninde ferah rüzgârı eser mi?
Hâr-i firkatle Neşâti-i hazînin vâhayf
Dâmen-i ülfeti çakoldu girîbânı bile
Neşâtî
Yazık ki, ayrılık dikeniyle dertli Neşati’nin muhabbet sevgili ile beraber olma elbisesinin eteği değil, yakası bile yırtıldı
(Zavallı Neşati artık sevgilisiyle hiç görüşüp konuşamaz oldu.)