Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nagamât itse seher bülbül-i şûrîde nesîm Gösterür dâ’ire-i gülde sabâ âhengin (Neşâtî Divanı, Haz. Mahmut Kaplan, İzmir 1996, s. 141)
Meclis-i gamda añdurur perde-bîrûn nevâlaruñ Gûş-ı dile Neşâtiyâ nağme-i sâz degmesün (Neşâtî Divanı, Haz. Mahmut Kaplan, İzmir 1996, s. 139)
Reklam
Aheng-i nevâ eylese ‘uşşâk ile mutrıb Bir yerde o meh-pâre de ehl-i nagam olsa Neşâtî Divanı, Haz. Mahmut Kaplan, İzmir 1996, s. 117
Gitdün ammâ kodun hasret ile cânı bile İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile.” (Neşâti) Sen gittin; fakat canı, yani beni, özleminle beraber bırakıp da gittin. Ben, sensiz dostlar sohbetini bile istemiyorum
Ettik o kadar ref'-i taayyün ki Neşatî Ayîne-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız Hz. Musa Tûr Dağında Rabbini görmek ister. İşittiği cevap şudur: "Len teranî!" Beni göremezsin. “Fakat şu dağa bak, eğer yerinde durabilirse beni görürsün” Dağ tecelliye dayanamaz, paramparça olur. Hz. Musa düşer bayılır. Ayıldığında şu sözleri işitiriz:
Olur mı bir gün aceb fasl-ı nev-bahâr-ı ferah, Eser mi gülşen-i hâtırda rûzigâr-ı ferah . AÇIKLAMA : Acaba bir gün ferah baharının zamanı gelir mi? ( Acaba ) hatır gülşeninde ferah rüzgârı eser mi?
Reklam
Ettik o kadar ref-i taayyün ki Neşâtî Âyîne-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız!
Huzur
Huzur
Ettik o kadar ref-i taayyün ki Neşâtî Ayîne-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız!
Huzur
Huzur
Hâr-i firkatle Neşâti-i hazînin vâhayf Dâmen-i ülfeti çakoldu girîbânı bile
Neşâtî
Neşâtî
Yazık ki, ayrılık dikeniyle dertli Neşati’nin muhabbet sevgili ile beraber olma elbisesinin eteği değil, yakası bile yırtıldı (Zavallı Neşati artık sevgilisiyle hiç görüşüp konuşamaz oldu.)
271 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.