Uzun zamandır okumak istediğim yazar olan Tezer Özlü'nün okuduğum ilk kitabı Çocukluğun Soğuk Geceleri. Aslında tek bir hikayenin parçaları olan küçük hikayeleri okuyoruz. Yazarın, yaşamın başlangıcının bizlere sunduğu, çocukluk yıllarını ve gelişim sürecini anlattığı kısa bir kitap. Babasıyla, kardeşleriyle ve kuzeniyle olan ilişkisi, hatta babasıyla annesi arasındaki ilişki, bu ilişkilerin yazarda bıraktığı etki ve bunların sonraki hayatını şekillendirmesi. Aslında bunu her insan için diyebiliriz. Mutlu olmayı ögrenmek bile çoğunlukla bizim çocukken farkına varmadan aldığımız bir karar. Anne ve babaları tarafından sevilen, sevildiğini hisseden çocuklar, şefkati, onayı hisseden ve bu biçimde büyüyen çocuklar, farkında olmadan bu kararı alır. Bu insanlar çoğunlukla mutlu olmayı da mutlu etmeyi de bilirler. Ailelerini kaleleri gibi gördüklerinden gündelik sorunlarla baş etmeleri, çözüm yolu bulmaları çok daha kolay olur. Ama bazıları bu desteği görmeden büyür, yetişir. Bazen ona bu destek sunulmaz, bazen de sunulduğunu göremeyecek sebepleri vardır. Bu insanların mutlu olmayı öğrenmeleri gerekir, tıpkı yeni bir dil öğrenmek gibi emek harcamaları gerekir. Sonuçta her şeyin bir özü olmalı. Ama hiç bilmediğiniz bir durumla karşılaştığımızda beynimiz onu tanımlayabilir mi, ruhumuz bu tanımadığı evrende ne hissedeceğini hemen bulabilir mi? İçinde bulunduğumuz bazı durumlarda yönümüzü kaybetmiş gibi hissetmemiz oldukça doğal. Neyseki, ne altını çizdiğimiz gibi yaşımız, ne de içinde bulunduğumuz durumlar bizim tekrar yaşamayı öğrenmenize engel değil.