Martı Jonathan…
O özgür olmayı, uçmayı istedi. Merak etti, sınırlarını zorlamak istedi. Ve başardı.
Jonathan aslında hepimizin içinde olan bir yönü temsil ediyor. İstediğinin, arzu ettiğinin peşinden ne olursa olsun gitmek. Tabii bu yön herkesin içinde olsa da uygulayan pek olmuyor. Bu durumun en büyük nedeni de tabii ki toplum baskısı… İnsan hayatını nasıl da etkileyen bir durum değil mi? Ve tabii martı hayatını da. Jonathan bu durum karşısında gayet cesur ve aslına bakılırsa olması gereken bir duruş sergiliyor. Bu baskıya boyun eğmiyor. Sonunda dışlanmak olsa bile.
Bu cesur davranışından sonra kendisini geliştirmesi, yılmadan hep daha iyisini yapmaya çalışması hareketinin boşa olmadığını gösteriyor.
Kazandığı bir sürü yeteneği kendisinden sonraki martıların da özgür olması için aktarmak istemesi, tabii bunu güzelce yapıyor, ancak durumun sapması sonucu ilahlaştırılmasıyla sonuçlanıyor. Okurken bu duruma hiç şaşırmadığımı söyleyebilirim. Hayranlık duyulan kişilerin takdir edilen davranışlarını örnek alıp uygulamak yerine o kişileri yüceltmek hep daha kolay gelmiştir. “Ben onun gibi olamam, o farklı.” algısı yüzünden gerilememiş midir toplumlar zaten?